Paylaş
Ve herhalde Muğla, Afyonkarahisar ve Ankara Jandarma İl Komutanları’nın ifadelerinin alındığını öğrenirdik.
Sebep belli:
Mutat üzere imzasız bir e-mail mesajıyla Ankara Emniyeti’ne “06 BJ 9915 plakalı kamyonda ‘kirli silahların’ taşındığı, bu silahların 21 Mart’taki Nevruz gösterileri sırasında Doğu ve Güneydoğu’daki illerde kullanılacağı, Afyon üzerinden getirilen silahların ilk etapta Seferberlik Bölge Başkanlığı’na götürüldüğü” bildirilmiş.
Hani, o gün Ankara’dan kabaca 600 kilometre mesafedeki Manisa’da seçmenleriyle görüşmekte olan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a, suikast yapmaya geldikleri iddiasıyla iki subayın gözaltına alındıklarını... Bakanlar Kurulu ve Adalet Partisi Merkez Yürütme Kurulu’nun uzun uzun tartıştığı bu konuyu Arınç’ın, Milli Güvenlik Kurulu’na da götüreceğini açıkladığını...
Bu çok heyecan verici haberler kamuoyunu meşgul ederken bir Kuvvet Komutanı’nın evine zerzevat almaya giden aşçısı ile şoförünün “suikastçıların suç ortağı” diye yakalandıklarını...
Ve bindikleri araçtan suç kanıtı olarak -yanlış anımsamıyorsak- bir miktar pırasa ile birkaç kilo pirinç çıktığını unutmadınız değil mi?
Önceki gün Ankara’da yaşanan komedi de, Arınç’ın ortalığı velveleye verdiği olaydan farklı çıkmadı.
Bu taze örnekler önümüzde iken soralım:
Hani Ekim 2009’da kamuoyunu pek heyecanlandıran “Birinci İhbar Mektubu” olayı vardı, anımsıyor musunuz?
PKK’nın, 12 şehit vermemize sebep olan 10 Kasım 2007 tarihli Dağlıca baskını ile, 6 şehit verdiğimiz 3 Ekim 2008 tarihli Aktütün karakolu baskını hakkında “çarpıcı açıklamalar içerdiği” bildirilen ihbar mektubundan söz ediyoruz.
Siz bunun ardının geldiğini duydunuz mu?
Peki ya “Bir meçhul subayın (bir belge altındaki imza nedeniyle adı çok tartışılan) Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek’in bilgisayarındaki hard disklerden belgeler ve bilgiler kurtardığı” iddiasının ardı geldi mi?
Bunların hepsi “özel yetkili Cumhuriyet Savcılarının” konusuydu... Öyle bir şey var idiyse, hâlâ neden bir ses çıkmadı?
Onları da geçelim. Ya son aralık ayında Tokat’a bağlı Reşadiye kırsalında 6 askerimizin pusuya düşürülerek şehit edilmesinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bir şekilde iştiraki olduğunu ima eden alçakların iddialarının neden arkası gelmedi?
Yanıtını biz verelim:
Bütün bu saydıklarımız, Silahlı Kuvvetler’e karşı sürdürülen psikolojik savaşın birer parçası olduğu için...
Bir ülkenin silahlı kuvvetleri, kendi silah ve mühimmatını bile bir yerden ötekine nakletmekten ürker hale getirilir mi?
Paylaş