HER gün Başbakan’dan söz etmeye mecbur kalarak makale yazmak bilemezsiniz ne kadar sıkıcı bir şey.
Ama günde en az iki kere konuşan bir başbakanınız olursa, ister istemez ondan söz etmeniz gerekiyor. Çünkü illa itiraz edeceğiniz bir şeyler söylüyor.
Dahası... Halinden tavrından, herkesin kendisine "çok isabet buyurdunuz" türü tepkiler vermesini beklediği anlaşılıyor. O yüzden de eleştiriye tahammül edemiyor.
Ama tahammül etmeyi istese de istemese de öğrenecek... Hani "Ya bu deveyi güdeceksin, ya bu diyardan gideceksin" sözünün İsmet Paşa tarafından değiştirilmiş versiyonu vardır:
"Ya bu deveyi yahut da bu deveyi güdeceksin" şeklinde... Bizim dediğimiz o.
Başbakan Tayyip Erdoğan dün de partisinin Ümraniye’deki bir toplantısındayine öyle laflar etmiş ki, tüm makaleyi ona ayırsak yetmez. O nedenle sadece ikide bir tekrarladığı bir cümlesine değineceğiz.
Başbakan sık sık "Türkiye’yi,Atatürk’ün ifade ettiği, muasır medeniyet seviyesine çıkarmak" istediğini söylüyor.
Biz amacının böyle olduğundan eminiz. Sadece metoduna itiraz ediyoruz. Diyoruz ki:
Siz Kristof Kolomb’un "Devamlı surette batıya giderek Hindistan’a ulaşacağı" teorisine inanmışsınız. Bu teorik olarak doğrudur. Ama o da Hindistan’a değil, bilmediği bir yere ulaştı. Oysa amaç Hindistan’a gitmek ise, doğru olan batıya değil doğuya gitmek idi. Hálá öyledir.
O nedenle diyoruz ki, amaç "çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak" ise çözümü bizi çağdaş uygarlıktan koparan değerlerde değil, "çağdaş" değerlerde ara...
* * *
Aslında dün sadece bizim kamuoyunu değil, pek çok yabancı ülke basınını da meşgul eden konu Agos Gazetesi Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in alçakça katledilişinin birinci yılını idrak etmiş olmamıza rağmen "adaletin" tam olarak tecelli edeceğinden duyulan şüphe idi.
Maalesef Trabzon ve İstanbul valilikleri, emniyet müdürlükleri ve jandarma teşkilatı ile ilgili olarak ortaya atılan iddialar -ihmaller, sanığı koruma amaçlı müdahaleler, kanıt karartma eylemleri- utanç verici bilgiler içeriyor. Daha da vahimi, her biri çok ciddi bir suç oluşturması gereken bu eylemler veya ihmaller nedeniyle resmi sıfat sahibi kimseden hesap sorulmuyor. Ama başta Başbakan olmak üzere hangi yetkili ağzını açsa "Türkiye’nin hukuk devletinden" dem vuruyor.
Hukuk devleti, "adaletin gerçekleştiği" ve "hukukun üstün tutulduğu" yerde vardır, kamu görevlilerinin yasaları çiğnediği ama hesap vermediği yerde değil.
* * *
Son satırlarımızı önceki gün Kültür ve Turizm Bakanlığı Büyük Ödülü’nü alan Prof. Dr. Metin Sözen’e ayırmak istiyoruz. Sözen ulusal kültürümüzün yok olup gitmesini engellemek için uzun yıllardır Anadolu’yu karış karış dolaşan, yerel yönetimleri bilinçlendiren, geçmişimizden gelecek yaratan ve bunun için kimseden çıkar yahut aferin beklemeyen bir "anıt adam"dır. O bu ödülden çok daha fazlasına layıktır.