İKİ kişinin kavgasına karışmak pek akıl işi değildir ama, Deniz Baykal’a, "1938’de paralardaki Atatürk resimlerini siz kaldırmadınız mı?" diyen Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bu sözleri üzerine lafa karışmaya kendimizi mecbur hissettik.
Gerçi CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da dün "Ben 1938’de emekliyordum" diyerek kendini savunmuş ama, bize kalırsa ötekinin suçlamasındaki yanlışı o da savunurken yapmış.
Bu suçlama bilindiği gibi taa 1950’lerden kalmadır.
Demokrat Parti, 14 Mayıs 1950 seçimlerinde büyük çoğunlukla iktidara geldikten kısa bir süre sonra, CHP’yi ve başında bulunan İsmet İnönü’yü siyaset sahnesinden silmeye karar verdi. Bu nedenle önce CHP’yi "hazine mallarının üstüne oturmakla" suçladılar. Sonra özel yasa çıkartıp CHP’nin tüm mal varlığına el koydular. İsmet İnönü’yü sindirip silebilmek için sadece kendisinin değil çocuklarının ve kardeşlerinin de hayatını didik didik ettiler. Örneğin Tokat milletvekili Ahmet Gürkan bir gün Meclis’te söz alarak "İsmet İnönü’nün büyük çocuğu Ömer İnönü’nün İstanbul’da Teknik Üniversite öğrencisi iken, kullandığı arabayla birini ezdiğini ama bu olayın örtbas edildiğini" ileri sürdü. İsmet Paşa’nın "Güneydoğu sınırında 103 kişinin öldürülmesi emri verdiği" bir başka DP milletvekili tarafından ortaya atıldı. Eşi Mevhibe İnönü’nün bir yurtiçi gezide ziyaret edilen kumaş fabrikasından çıkarken müdür tarafından hediye edilen bir takım elbiselik kumaşın bedelini ödememiş olduğu iddia edildi.
Yeri gelmişken sonunu da anlatalım. Ömer İnönü hakkında soruşturma açıldı. Sonra yargılandı ve beraat etti. Güneydoğu’da "öldürüldüğü" ileri sürülenler hakkında Araştırma Komisyonu kuruldu. İddia boş çıktı. Konu kapandı. Elbiselik kumaşın gerçekten Mevhibe Hanım’a verildiği ama bedelinin gönderildiği makbuz ibraz edilerek ispat edildi.
Tam 27 sene iktidarda kalmış bir insan ve parti için söyleyebildikleri bundan ibaret idi. Ama müfteriler utanmadı.
İsmet Paşa ve CHP hakkındaki suçlamalardan biri de "para ve pullar üzerindeki İsmet Paşa resimleri" idi. Bu konu bir gün Mecliskürsüsüne de getirildi. İsmet Paşa o zaman biz gazetecilere -belki Meclis kürsüsünde de anlatmıştır- şunları söyledi:
"Doğrudur. Büyük Atatürk’ten sonra paralara ve pullara Cumhurbaşkanı olarak benim resmim kondu. Ama amaç Atatürk’ü unutturmak değil, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurumlaştığını göstermekti."
Bu sözleri biz o zamanki TBMM binasının CHP Meclis Grup odasında dinledik. İsmet Paşa "kurumlaşma" ile neyi kastettiğini de şöyle anlattı:
"Biz Cumhuriyeti kurduğumuz zaman onu yaşatıp yaşatamayacağımız en büyük sorun idi. Çünkü Saltanatın ve Hilafetin lağvına karşı olanların sayısı çoktu ve hedefleri de Cumhuriyetti. Cumhuriyetin 10 yaşına bastığını görmek o yüzden önemliydi. Nitekim büyük Atatürk’ün emriyle 10’uncu yıl kutlamaları çok büyük bir bayram oldu. Biz de Cumhuriyetin ve devletin kurumlaştığını göstermeye bundan sonra hep itina ettik. Onun bir gereği de devletin kalıcı ama devlet başkanlarının farklı olabileceğini göstermekti. Bizim yaptığımız bu idi."
İnönü bu açıklamasında samimi miydi bilemeyiz ama aşiret kafasının "kurumlaşma" neden önemlidir, bilemeyeceğini biliriz.