BENAZİR Butto’nun pek feci bir suikasta kurban gitmesiyle ilgili dünkü yazımız nedeniyle ileti gönderen okuyucumuz Gürkan Kurdoğlu, dün bu sütunda çıkan yazımızın sonundaki soruları bizim açık açık yanıtlamamızı istiyor.
Önce dünkü yazıyı görmemiş okuyucular için o bölümü tekrarlayalım.
Pakistan ile Hindistan’ın 1947 yılında, aynı gün kurulduğuna işaret ettikten sonra bu iki devletten birinin niçin yoksulluk, askeri darbe ve karmaşa içinde olduğunu, ötekinin neden demokrasiyi koruyup kalkınma süreci içinde yaşadığını yanıtlamak gerektiğini söylemiştik.
Bizim yanıtımız şu:
Bu iki ülkeden Hindistan’ın daha ilk günden itibaren "laikliği" korunmaya değer en önemli ilke sayması, buna karşılık Pakistan’ın kendisini her zaman "İslam Devleti" olarak görmesi asıl nedendir.
Hindistan’ın 1 milyar 100 küsur milyonluk nüfusu içindeki yüzda 80’i Hindu, yüzde 13.5 kadarı Müslüman, kalanları Hıristiyan ve Sih olan halk, birbirinden tamamen farklı 30 ayrı dil konuşuyor olmasına rağmen barış ve huzur içinde yaşıyorlarsa bunun tılsımı laik rejimi korumalarıdır.
Siz onun yerine devlete bir "din" elbisesi giydirdiğiniz zaman, iktidar mücadelesinin özünde de "Siz mi daha fazla dindarsınız, biz mi?" kavgası yatar. Maalesef Pakistan’daki gerçek budur. Dahası, dini siyasi amaçları için kullananların başında gelenlerden biri, maalesef Benazir Butto’nun babası Zülfikar Ali Butto’dur.
Pakistan örneği bir kere daha gösteriyor ki, siyasette dini kullanmak bazen insanları (partileri) çok hızla iktidara getirir. Bunun örnekleri de çoktur. Ama o yolun sonu hemen her zaman hüsrandır.
Bu görüşümüzü Harvard’ın Emeritus profesörlerinden -üstelik o kültürün uzmanı olan- tanınmış Antropolog dostumuz Nur Yalman’a aktardık. "Çok haklı" olduğumuzu söyledi. Ama çok önemli ve "bünyesel" farklar ve başka faktörler de var, dedi. Sonra:
"Hindistan ve Pakistan ayrıldığında okumuş elitler arasında fazla bir fark yoktu ama müstemleke ordusunun en etkili ve önemli kademeleri Müslüman kısımlardan ve Batı (Bengal) bölgesindendi. Yeni Pakistan’ı kuran ve ayakta tutan güç, bu ordu ve askeri düzen oldu. Hindistan’da ise yüzlerce değişik diller konuşan etnik gruplar ve iyi yetişmiş sivil ve yerel bürokrasi hakim" diye ilave etti.
Prof. Dr. Nur Yalman’ın şu sözlerini de aktaralım:
"Zaman içinde Batı Pakistan ordusu zorla Doğu Pakistan’a yani Bengal’e (Bangladeş) hakim olmaya çalışınca bütün demokratik dengeler bozuldu. Bu tarihten itibaren bu kuvvetli ordu Batı Pakistan’a da hakim oldu. Pakistan’ın kaderini görüldüğü gibi askerler çiziyor. Hindistan’da ise askerler normal demokratik sürece ve elit idare kademelerine hakim olmak gereğini duymuyorlar. Hindistan demokrasisi büyük tehlikelere rağmen düşe kalka yürüyor. İstikrar ekonomik canlılığın şartlarını yaratıyor.
Pakistan’da ise durum açık. Askerler çok karmaşık olan ve fevkalade güç bir siyasi dönemden geçmekte olan bu topluma katiyen yön veremiyorlar. Etnik grupların da etkisiyle işler giderek daha da karışıyor. Bugünkü dehşet verici yerlere geliniyor."