Örnek çok

HER şey akla gelirdi de, bir Başbakan’ın beğenmediği bir karar verdi diye, 142 yaşına gelmiş bir Yüksek Mahkeme’yi, adıyla sanıyla Danıştay’ı, “Ben imam hatipliyim diye mi o kararı verdiniz” diyerek eleştireceği herhalde tasavvur bile edilemezdi. Malum “katsayı” davasından söz ediyoruz.

Haberin Devamı

Yakından izlemeyenler için özetleyelim:

Zahiren “meslek liselerinden” mezun olan öğrencilerin, ama aslında imam hatip lisesi mezunlarının üniversiteye, genel lise mezunlarıyla eşit koşullarda girmesini, bugünkü hükümet hayati bir mesele sayıyor.

“Eşit koşul” demek hükümete ve Yüksek Öğretim Kurulu’na göre, “Sınavda kim ne kadar başarılı ise o kadar puan alsın, kazandığı fakülteye girsin” demek.

İlk bakışta çok net bir “eşitlik” anlayışı. Öyle ya... Kimse “Başarısı olmayana imkân verin” demiyor. “Başaran, başarısının sonucunu alsın” diyor.

Ama “eğitim” uzmanlığı açısından kazın ayağı öyle değil.

Onlar diyorlar ki, “Meslek okulu, öğrencisini bir mesleğe hazırlar. Nitekim şimdiki sistem, kendi mesleğinde yükseköğrenim görmek isteyen öğrencinin o dalda ilerlemesini teşvik ediyor çünkü, sınavda aldığı puanın yüksek bir katsayı ile çarpılmasını öngörüyor.

Haberin Devamı

Buna karşılık genel lisenin görevi öğrencisini üniversiteye hazırlamak olduğu için, üniversiteye girişte de genel lise mezunu lehine katsayı yüksek tutuluyor. Eğitimin amacı ‘uzmanlaşmayı’ teşvik etmek olduğu için asıl adalet ve eşitlik böyle sağlanıyor.”

Beğenin, beğenmeyin gerçek şu ki, Yüksek Yargı -yahut ülkemizdeki hukuk sistemi- ikinci görüşü doğru buluyor.

Üstelik, “Eski kararlarında bunun tam aksini söyledi” diyenlerin palavrasına bakmayın. Danıştay’ın bu konuda verdiği kararlar arasında zerre kadar çelişki yok. Var diyen çıksın tartışalım.

Ne yapalım ki Başbakan da “Danıştay’ın kararları çelişkili” diyenlerden ve “katsayı farkının kaldırılmasını” isteyenlerden.

İyi de “hukuk” öyle demiyor.

Hukuk öyle demeyince konuyu şahsileştirmek doğru mu?

Başbakan Erdoğan’ın her şeyi kendine ait saymasının veya kendisiyle özdeşleştirmesinin savunulabilir bir yanı var mı?

Aslında biz bunu, “Üniversiteye beni türbanımla almadılar” diyerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuran Leyla Şahin’in davayı kaybettiği günlerde de gördük.

Başbakan Erdoğan o zaman da AİHM’yi, “konu hakkında yeterince bilgi sahibi olmadan üstelik siyasi bir karar vermekle” suçlamıştı.

Haberin Devamı

Örnek az değil:

Sadece AİHM mi?

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin “antilaik eylemlerin odağı haline geldiğine” hükmeden Anayasa Mahkemesi de Başbakan’dan, daha az tepki görmemişti.

Tüm bunlar bugünkü iktidarın aslında şununla bununla değil “modern ve laik hukuk sistemi” ile sorunu olduğunu gösteriyor. O yüzden de ikide bir hukuk duvarına toslayıp duruyor.

 

Yazarın Tüm Yazıları