BUGÜN ifade özgürlüğünün en önemli araçlarından biri olan basının görevini özgürce yapması adına Birleşmiş Milletler Teşkilatı tarafından ilan edilen özel bir günü yaşıyoruz.
Amaç "düşünceleri ifade özgürlüğü"nün önemini ve basının bu konudaki rolünü kitlelere daha fazla duyurmak...
Peki ama "ifade özgürlüğü" konusunda kendileri dışındaki tüm ülkelere akıl vermekten pek hazzeden Batılı dostlarımızın dünyasında durum ne?
Önce Fransa’dan başlayalım:
Fransa Ulusal Meclisi bildiğiniz gibi bu ayın 18’inde "Ermeni soykırım olmadı" demeyi 5 yıl hapis ve 45 bin Euro para cezasına çarptırmayı öngören 5 ayrı yasa önerisini görüşecek.
Bu konuyu önce İstanbul CHP Milletvekili Şükrü Elekdağ, onun ardından da CHP Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan gündeme getirdiler. Son olarak Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de Sofya’da görüştüğü Fransa Dışişleri Bakanı Phillipe Douste Blazy’ye, "Bu yasa önerisinin ifade özgürlüğü yönünden ne kadar utanç verici" olduğunu anlattı.
Ama anlaşılan o ki, "ifade özgürlüğü şampiyonu" geçinen Fransa’da bu tepkilerin fazla bir etkisi olmadı.
Oysa daha yakın günlerde aynı Fransa, Cezayir Cumhurbaşkanı Buteflika’nın "Fransa tarafından Cezayir’de yapılan soykırımdan" söz etmesine tepki göstermişti. Örneğin bizzat Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, "Tarihi gerçekleri ortaya çıkarmak siyasetçilerin değil, tarihçilerin işidir" diyerek konunun siyaset malzemesi olmasına karşı çıkmıştı.
İşte Fransa’nın "ifade özgürlüğü" karşısında verdiği sınav... İşte "soykırım" söz konusu olunca takındığı ikiyüzlü tavır.
Aynı tür ikiyüzlülükleri ötekilerde de bol bol görebilirsiniz.
İşçi Partisi Lideri Doğu Perinçek geçen yıl Temmuz ayında İsviçre’de "Ermeni soykırımı iddiası uluslararası yalandır" dediği için hakkında ceza davası açıldığını önceki günkü gazetelerde okudunuz.
Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun Mayıs 2004’te Zürih’te yapılan bir toplantıda "Ermenilerin soykırım iddiaları gerçeklere aykırıdır" tezini savunduğu için hakkında, o tarihten 5 ay sonra aynı Kantonun kabul ettiği -Fransa’daki öneriye benzer- yasaya dayanarak soruşturma açıldı. Hatta ilgili mahkeme "gıyabi tutuklama" kararı verdi.
Bu da dünyanın en uygar ülkesi olmakla övünen İsviçre’nin resmi.
Biliyorsunuz Avrupa ülkelerinde anti-semitizm yani Yahudi aleyhtarı yayın yapmak, söz söylemek yasaktır. Ama Hazreti Muhammed’i terörist diye göstermek "ifade özgürlüğü" gereğidir.
Hazreti Muhammed’e bunu reva gören ülkelerde örneğin siyonizmin babası Herzl’i aynı şekilde aşağılayan bir yayın yapılsa suç olur mu olmaz mı?
Bize -haklı olarak- "anadil yasağı konamaz" diyen Batılı dostlarımızın sıra kendilerine gelince neler yaptıklarını da anımsayalım:
Hollanda’da, göçmenlerin -özellikle Türk ve Faslı göçmenlerin- sokakta kendi dilleriyle konuşmalarını yasaklamaya kalkışıldığını unutmayalım.
Almanya’nın örneğin Bavyera Eyaleti’nde, yabancıları kendi anadilleriyle konuşmaktan caydıran politikalar üretildiğini ve "Ya bizim dilimizi öğren ya da defol git" yaklaşımıyla insanlara baskı yapıldığını görüyoruz.