İSTERSENİZ hep birlikte “Nazar değmesin” diyelim. Çünkü Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “terörle mücadele” konusunda muhalefet liderleriyle yaptığı görüşmelerde (Sahi Demokrat Parti lideri Hüsamettin Cindoruk’la neden konuşmuyor?) bugüne kadar “arıza” çıkmadı. Dahası...
Her lider, hükümetin çabasına samimiyetle katkıda bulunmak istiyormuş gibi davrandı.
Tabii asıl dikkati çeken, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile yapacağı görüşme idi.
İki nedenle:
İki ay öncesine kadar CHP’nin lideri olan Deniz Baykal anımsayacağınız gibi böyle bir görüşmeyi yapmak için çeşitli koşullar ileri sürmüştü. Örneğin “Konuşmalarımızı kayda alalım” demişti. Böylece, yapılacak görüşmenin daha baştan “güvensizlik” ortamında cereyan edeceğini söylemiş oluyordu.
Kılıçdaroğlu öyle bir koşul ileri sürmediği gibi, Erdoğan’ın “görüşme” eğilimini ortaya atması üzerine gecikmeden, “Biz hazırız” mesajı verdi.
Dünkü Erdoğan-Kılıçdaroğlu görüşmesinin zemini o nedenle daha sağlam -veya daha sağlıklı- idi.
İkincisi Kılıçdaroğlu baştan da ilan ettiği gibi bu görüşmeyi istismar etmeye niyetli değildi. En azından bu dakikaya kadar sözünde durdu.
En ufak nedenle şiddetli tepkiler gösteren Başbakan Erdoğan da aldığı izlenimden memnun kalmış olmalı ki dün Kılıçdaroğlu ile tekrar görüşmek isteyip istemediğini soran gazetecilere, “Tekrar görüşmeyi arzu ederim” dedi hem de “Tabii sürekli benim davetim değil, isterim ki onlar da belli konularda ‘Şu konuyu görüşmek üzere bir araya gelsek’ demeli” sözleriyle “diyalog” kapısını açık tuttu.
“Diyalogsuzluğun” bizim demokrasimizin en eski ve en kötü hastalığı olduğunu bildiğimiz için bu noktayı önemsiyor ve altını çiziyoruz.
Görüşmenin içeriğine gelince:
Kılıçdaroğlu belli ki dolaylı önerilerle yetinmiş. Örneğin yöre halkının kendini temsilinin önünü açmak için “seçim barajının (yüzde 10’dan) aşağı çekilmesini” talep etmiş.
Buna Erdoğan’ın olumsuz baktığı bildiriliyor. Anımsayacağınız gibi Baykal da “yüzde 10”dan yana idi. Demek ki Baykal’ın ayrılmasından sonra CHP’nin bu konuyla ilgili politikasında da değişiklik var.
Kılıçdaroğlu’nun “Güneydoğu’da devletin, özel sektörü beklemeden, üstelik üretken alanlarda yatırım yapmasını”; “Et-Balık Kurumu’nun özellikle o yörede güçlendirilmesini” önerdiği, “Mayından temizlenmiş arazinin, topraksız çiftçiye dağıtılmasını” istediği bildiriliyor.
Bunlar elbet gerekli ama ancak uzun vadede sonuç verebilecek öneriler.
Bir de “kısa vadede” gerçekleşebilecek önerisi olmuş. “Özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin kaldırılmasını” istemiş. “Çünkü bu mahkemelerin, adil yargılanma hakkının temel ilkelerinden biri olan ‘Tabii Hâkim’ ilkesine aykırı olduğunu” söylemiş.
Bunlar doğru tavsiyeler... Gelen bilgiler Kılıçdaroğlu’nun hayli “ürkek” bir ruh haliyle konuştuğunu gösterse de başlangıç için iyidir.