BATI medyasında "news maker" diye bir kavram vardır. Bu, her yaptığı "haber" olan insanlar için kullanılır. CHP de bizim siyasi yaşamımızın "news maker"larından biridir. En zayıf zamanında bile içinde olup bitenlerden, Kurultay’larına kadar her şeyi haber olur.
Sebebini sormayın. Belki Cumhuriyetimiz ile aynı yaşta -hatta bir buçuk ay büyük- olmasından gelen bir ayrıcalıktır bu, belki de tükenmez bir ihtilaf ocağı olmasından...
Şimdi "ihtilaf" diye nitelediğimiz durum evvelce, yani 1950’li yıllarda "parti içi demokrasinin sağlıklı bir işleyişe sahip olduğunu" gösterirdi. Belki de biz öyle algılardık. Ama gerçek şu ki, -keşke CHP Genel Merkezi devletten aldığı milyarların bir kısmını o dönemin tarihini yazmaya ayırsa da herkes öğrense- Parti Meclisi toplantıları çok uzun ve çok yoğun tartışmalara tanık olurdu. Parti adına bir politika belirleme bazen aralıksız 6, bazen 8 saat süren tartışmaları gerektirirdi. Genel Başkan İsmet İnönü toplantıyı yönetir, herkesi dikkatle dinler, ileri sürülen görüşlerden katılmadıklarını yanıtlar, katıldıklarının bir sentezini yapar ve sonuç olarak parti adına izlenecek yolu oylayarak karara bağlar ve açıklardı.
Bunları biz olayı yaşadığımız için değil, Parti Meclisi üyelerinden dinlediklerimiz sayesinde bilirdik.
Zaten yukarıda belirttiğimiz gibi CHP’nin her faaliyeti "haber" değeri yüksek olaylardan sayılırdı.
Aynı şeyler partinin TBMM Meclis Grubu toplantıları için de geçerliydi. Dahası Grup Toplantısı son 20-30 yıldır, sadece CHP’de değil, öteki partilerde de gördüğümüz gibi okul müsameresine benzemezdi:
"Lider" teşrif edecek... Tüm milletvekilleri (doğrusu lidervekilleri)ayağa kalkacak. Lider oturunca onlar da oturacak. Sonra lider kürsüye gelip haftalık vaazını verecek. Milletvekilleri onu alkışlayacak. Bunun ardından gerekli görürlerse toplantının "basına kapalı" kısmına geçilecek. Orada da birkaç milletvekili zülf-ü yare dokunmamaya itina eden birkaç şey söyledikten sonra toplantı bitecek... Böyle bir ciddiyetsizlik tasavvur dahi edilemezdi.
Kurultaya gelince... Genel Merkez’in Faaliyet Raporu okunup da üzerinde görüşme açılınca gerçek bir "serbest tartışma şöleni" yaşanırdı. Genel Başkan (İsmet Paşa) yerinden kımıldamadan tüm konuşmacıları dinler, görüşmenin sonunda Genel Sekreter eleştirileri yanıtlardı. Onu Ana Davalar Komisyonu Raporu üzerindeki tartışmalar izlerdi. Ana Davalar Komisyonu’nun görevi partiyi iktidara getirmek için izlenecek yolu ve iktidara gelince izlenecek politikaları belirlemekti. Somut bir örnek verelim:
CHP’nin 1957 seçimleri öncesinde yaptığı Kurultay’da bu şekilde belirlenen ve "İlk Hedefler Beyannamesi" adıyla yayınlanan politikalar, sonraki yıllarda hem 1961 Anayasası’nı hem Anayasa Mahkemesi’ni, hem Toplu İş Sözleşmesi veGrev Haklarını hem de Devlet Planlama Teşkilatı ile "5 yıllık Kalkınma Planlarını" doğurdu.
Böylesine dolu dolu geçen bir Kurultay’dan kendi yöresine dönen delegeler, fişek gibi hareketli ve heyecanlı olurdu.
Partinin Merkez organları için yapılan seçimler o zaman da hararetli geçerdi. Elbet aday listeleri çarpışırdı. Ama sonraki yıllarda icat edilen "Çarşaf Liste" yahut "Blok Liste" hokkabazlıklarına tanık olunmazdı.