KİM ne derse desin. Tüm haberler Türkiye ile Ermenistan arasında henüz kamuoyuna ilan edilmemiş bir mutabakatın olduğu izlenimini veriyor.
Hadi biraz daha ihtiyatlı bir dil kullanıp, "Başbakan Erdoğan’ın bu konuyla ilgili dünkü sözleri çıkıncaya kadar, durum öyleydi" demek daha doğru olur.
Gerçekten, yakın günlere kadar ilişkimizi "Bir millet iki devlet" diyerek ifade ettiğimiz Azerbaycan’ı çok kızdırdık.
Bakü’den gelen haberler sadece Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in değil, Azerbaycanlı gazetecilerin, çeşitli sivil toplum örgütlerinin, kurum ve kuruluşların da Türkiye ile Ermenistan arasındaki görüşmelere büyük tepki gösterdiklerini bildiriyor.
Örneğin,yazılı, sözlü ve görüntülü 64 medya organı, Türkiye-Ermenistan arasındaki sınır kapıları eğer 1993’ten beri Ermenistan ordusunun işgali altında bulunan -Azerbaycan’a ait- Dağlık Karabağ’la ilgili sorunlar çözülmeden açılırsa, bu adımın "Ermenistan’ın işgalci siyasetini aklama anlamına geleceğini" ilan ettiler.
Neyse ki hem Başbakan Tayyip Erdoğan hem CHP Lideri Deniz Baykal ile MHP Lideri Devlet Bahçeli dün bu konuda Azerbaycan’a açık destek verdiler. Üçü de "Dağlık Karabağ sorununun çözülmesini"Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesinin temel koşulu olarak vurguladılar.
Ancak Tayyip Erdoğan’ın "Biz, Azerbaycan-Ermenistan arasında mutabakat sağlanmadığı sürece Dağlık Karabağ konusunda, Türkiye-Ermenistan olarak nihai bir sözleşmeyi imzalamayız" şeklindeki sözü, "Türkiye-Ermenistan arasındaki sınır kapılarını da açmayız" anlamına geliyor mu, o belli olmadı.
Çünkü sınır kapılarının açılması -ister haftada bir gün açılması şeklinde olsun, ister bazı başka kısıtlamalarla uygulamaya konsun- sonuç itibarıyla "sınıp kapısı açıldı" anlamına gelir. Bir süre devam eden kısıtlılık hali, çok geçmeden ortadan kalkar ve özellikle Dağlık Karabağ sorununun çözümü yönünden elde bulunan en önemli koz uçuverir.
Nitekim daha şimdiden Ermenistan’dan gelen haberler, Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’dan tutun, sokaktaki Ermenistan vatandaşlarına kadar hemen herkesin sevinç naraları attığını göstermektedir. Örneğin, Serj Sarkisyan 14 Ekim’de Türkiye’de oynanacak Türkiye-Ermenistan futbol maçını izlemek için bu kapılardan geçerek Türkiye’ye gelmeyi umut ettiğini söylemektedir.
Milliyet Gazetesi muhabiri Cenk Başlamış da, Erivan’daki Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Richard Kirakosyan’ın Türkiye ile Ermenistan arasında mutabakata varıldığına ilişkin haberleri değerlendirirken, "Tek millet iki devlet sloganının can çekişmeye başladığını" söylediğini ve "Olaylar hangi yönde gelişirse gelişsin, bundan sonra Azerilerle Türkler arasındaki ilişkiler hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak" dediğini bildiriyor (10 Nisan 2009).
Gördüğünüz gibi daha ne Ermenistan’ın, Türkiye toprakları üzerinde hak iddia eden politikalarından söz ettik, ne "soykırım" ihtilafına değindik, ne de "Ağrı Dağı’nı almayı ulusal bir özlem olarak devamlı taze tutmalarına" ilişkin bir şey söyledik.
Ermenistan ile ilişkiler normalleşmeli ama önce Ermenistan’ı yönetenler normalleşmeli.