ACABA aynı olay yani merhum Muhsin Yazıcıoğlu ile beraberindekilerin yaşamına mal olan helikopter kazası, gelişmiş bir ülkede olsaydı, yaşananlar bizimki gibi mi yoksa buradakinden farklı mı olurdu?
Son olayda "Nerede yanlış yaptık?" sorusuna yanıt bulabilmek için galiba yanıtlamamız gereken ilk soru budur.
Daha önce de yazdık. Böyle bir konuda sağlıklı değerlendirme yapmak uzmanların işidir. O nedenle kendimizi olabildiğince konunun dışında tutmaya çalışacağız.
Uzman değerlendirmesine hiç ihtiyaç duymadan belirtelim ki, bu olayda yapılan yanlışların en büyüğü doğrudan doğruya bizim sevgili meslektaşlarımıza ve sorumsuzca konuşan kamu görevlilerine aittir. Çünkü kazaya uğrayanların hayatını kurtarma yönünden en önemli zaman dilimi olan ilk birkaç saat, onların "Muhsin Yazıcıoğlu’nu Kahramanmaraş’ın Çağlayancerit İlçesi’nden Yozgat’ın Yerköy İlçesi’ne götüren helikopter düştü" başlığıyla verdikleri haberin kalan kısmının tamamen palavra olması yüzünden boşa gitti.
Bu konuyla ilgili en iyi toparlama dünkü Radikal’de vardı. Oradan özetleyelim:
Kaza haberi ilk olarak saat 16.29’da Anadolu Ajansı tarafından kamuoyuna duyuruldu.
Ajans kazanın Yerköy yakınlarında yani gerçek yerinden tahminen 400 kilometre uzaktameydana geldiğini bildirdi.
Sonra kaza yeri "Kahramanmaraş’ın il sınırları"na dönüştü. Ama o zaman da kamu görevlileri işi berbat ettiler. Önce Kayseri Valisi Mevlüt Bilici’ye atfen "Yazıcıoğlu’na ulaşıldı. Şuuru açık" bilgisi kamuoyuna yansıdı.
Onu, Kayseri’de yayın yapan Kay-TV’nin "Bu en son bilgi... Hastaneye kaldırılmışlar. Yazıcıoğlu’nun durumu kritikmiş" bilgisi izledi.
Saat 17.33’te Yazıcıoğlu’nun lideri olduğu Büyük Birlik Partisi Genel Sekreteri Yalçın Topçu, telefonla görüştüğü Kahramanmaraş Valisi Niyazi Tanılır’a atfen, "Yazıcıoğlu’nun ambulansla Göksun Devlet Hastanesi’ne götürüldüğünü, durumunun iyi olduğunu" canlı TV yayınında herkese müjdeledi.
Saat 17.40’ta Kayseri Valisi Mevlüt Bilici, "Bana gelen bilgilere göre, kurtarma ekipleri olay yerine ulaştı. Muhsin Yazıcıoğlu yaralı. Şuuru açık. Arkadaşlar kendisini hastaneye ulaştıracaklar. Henüz hastaneye kaldırılmadı" dedi.
Dedi ama anlaşılıyor ki o saatlerde Yazıcıoğlu maalesef hayatını kaybetmişti.
Buna rağmen saat 18.30’da Yazıcıoğlu’nun Özel Kalem Müdürü Okan Köksal’ın Yazıcıoğlu ile telefonla görüştüğü, Yazıcıoğlu’nun kendisine "Yaralıyım. Bilginiz olsun. Helikopterimiz düştü" dediği medyaya yansıdı.
Daha sonra da, bu bilgi kirliliği tüm hızıyla devam etti. Çünkü "tüm bilgilerin kriz masasından verileceği" kamuoyuna -en azından yeterince- duyurulmadı.
Acaba arama ve kurtarma çalışmalarında kusur var mı sorusunu uzmanlara sorduk. Helikopterdeki -yer belirlemeyi sağlayacak- ELT cihazının şu veya bu nedenle çalışmadığı, havanın eksi 15 santigrat düzeyinde soğuk olduğu, kaza yerinin sis altında kaldığı bir ortamda sonuç, ileri bir ülkede de ancak 47 saatte alınabilirdi, dediler.