EROL Manisalı’yı 1960’lı yıllardan tanırız. Dostumuzdur. Biliyorsunuz şimdi Ergenekon sanığı olarak Silivri Cezaevi’nde. Kitap yazmaktan, öğrenci yetiştirmekten, bu ülkenin bağımsız ve onurlu bir Cumhuriyet olarak yaşaması için bizlere düşen vatandaşlık görevini yapmamızı istemekten başka bir suçu (!?) olması -bize sorarsanız- mümkün değil.
Manisalı ile ilgili son haber önceki gün Cumhuriyet’te yayımlandı. Silivri hastanesinden "beyninde tümör teşhisi" ile İstanbul’a Haseki Hastanesi’nin Nöroloji Bölümü’ne gönderilmiş. Burada iki defa tomografi, bir kere MR çekimi yapılmış. Beyninde "damar tıkanıklığı" bulmuşlar.
Demek ki Erol’un 2004 ve 2006 yıllarında geçirdiği iki kalp krizi ve iki kısmi felç,bel fıtığı,yüksek tansiyon, kalp büyümesi ve aort genişlemesi sorunlarına ek olarak bir de beyin tümörü ve damar tıkanıklığı binmiş, taşımakta zorlandığı yüklerin üstüne...
Bu adam bir bilim adamı... Varsa Ceza Yasası’na aykırı bir eylemi, elbet versin hesabını. Ama sağlığı ile neden oynuyorsun?
Bu bilgiler yanlış mı, sor Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne. Yalansa, yanlışsa elbet yap sana düşeni. Ama lütfen söyle:
Adalet insanlık için mi, insanlığı silmek için mi?
Gelelim ötekine:
Mustafa Yurtkuran da Erol Manisalı gibi bir profesör. Üstelik iki dönem Uludağ Üniversitesi’nin rektörü idi. O da Manisalı gibi, "Ergenekon sanığı" olarak 41 gündür Silivri’de yatıyor.
Sağlığını mı merak ediyorsunuz?
Bundan 10 sene önce -tıp dilini anlamak zor ama bağışlayın- "sirkumfleks arterde yüzde 80 darlık, sağ koroner arterde proksimalde yüzde 90, daha sonra art arda yüzde 80; 90; 99 darlıklar bulunmuş, sağ koroner distali tam tıkalı tespit edilmiş". Nitekim bir kere stent takılmış. Sonra yani 2002’de bir önceki tanıların aynen geçerli olduğu görülmüş. Sonuç olarak "Koroner damar hastalığı, stabil angina pectoris, Paroksismal atriyal fibrasyon, Hiperlimidemi, Hipertansiyon, Diyabete Mellitus" tanıları konmuş.
Bitmedi. Bu yılın 4 Mayıs günü Mustafa Yurtkuran Hoca’ya "sol testiste malign tümör" -kanser- teşhisi konmuş. Radyoterapi önerilmiş. Meğer tutuklanmadan bir ay önce aynı nedenle ameliyat olmuşmuş. Hastalığıyla boğuşurken "Buyurun hapishaneye" denmiş.
Mustafa Yurtkuran bir suç mu işledi diyorsun? Suçluysa ver cezasını. Ama bu zulüm neye?
Tekrar soralım mı?
"Adalet insanlık için mi, insanlığı silmek için mi?" diye.
Yayın politikasını insanlığa sevgi üzerine oturttuğunu ileri süren bir günlük gazetede de dün Başkent Üniversitesi’nin hem kurucusu hem rektörü olan Prof. Dr. Mehmet Haberal’la ilgili bir haber vardı. Gazeteci, rahatsızlığı nedeniyle hastanelere sevk edilen diğer sanıklarla birlikte Haberal’ın da durumunu ele almış. Hem ötekilerin ve özellikle de Haberal’ın "hapishanede yatmaları gerekirken hastanede alıkonuldukları" mesajını vermiş. Örneğin, Haberal’ın durumundaki hastalar çok çok bir haftada taburcu edilirken onun 8 hafta daha hastanede tedavi görmesi, Onur Gürer isimli bir kalp-damar cerrahına göre yanlışmış.
Gerçi "cerrahi müdahale"den söz edilmeyen yerde neden "kardiyolog" değil de "kalp-damar cerrahı" konuşmuş? Bu bir.
İkincisi, adalet sahiden insanlık için mi, insanlığı silmek için mi var?