Paylaş
Biliyorsunuz Abdullah Gül, 58’inci hükümetin Başbakanı sıfatıyla TBMM’de 23 Kasım 2002 tarihinde okuduğu “Hükümet Programı”nda aynen:
“Yargı gücünü kullananların görevlerini yasaların emrettiği doğrultuda, tarafsız olarak kullanmaları, kişi hak ve özgürlüklerinin en önemli teminatıdır. Hükümetimiz, yargı yetkisini kullanan kişi ve kurumların bağımsız ve tarafsız karar vermelerini sağlayacak bir yargı reformu gerçekleştirmek için;
* Anayasa ve yasalardaki yargı bağımsızlığı ve hakimlik taminatı ile bağdaşmayan hükümler değiştirilecek, hakimlerin tarafsızlığını ve hukukun siyasallaşmasını engelleyen önlemler alınacaktır.
* Yargı hatalarından dolayı mağdur olanların zararlarının tazmini için bütçeden kaynak ayrılacaktır.
* Basında ve kamuoyunda etkili kişi ve organların yargıyı etkilemek suretiyle, adaleti yanıltmaya yönelik faaliyetlerine engel olucu nitelikteki düzenlemelerin uygulanması sağlanacaktır” demişti.
(Not: Türkçe hatası ve bold (siyah) yazılar aynen korunmuştur.)
Şimdi yani Gül’ün bu taahhüdünden beri tam 7 yıl 3 ay geçmiş.
Peki Gül’ün bu programı okumasından tam bir hafta önce, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı sıfatıyla (belli ki ben de varım demek için) bir Basın
Toplantısı düzenleyerek yeni iktidarın takvime bağlanmış “Acil Eylem Planı”nı açıklayan Tayyip Erdoğan’ın aynen:
“Bir yıllık süre zarfında, Adaletin zamanında ve hızlı bir şekilde tesisi için adalet hizmetlerinde ve yargılama usullerinde gerekli tüm değişiklikler süratle gerçekleştirilecektir” dediğini anımsıyor musunuz?
Ya o konuşmasının sonunda gazetecilere:
“Şimdi sizden bu taahhütlerimizi not almanızı ve zamanı gelip de yapmadığımız bir şey olursa onu yüzümüze çarpmanızı (belki kelime farklıydı) istiyoruz” diye bir de iddiaya giriştiğini?
Söze devam etmeden dönün yargının haline bir bakın bakalım. Karşınızda yargıyı mahvetmeyi planlayan iktidar yok mu?
Oysa sırf Abdullah Gül değil, Tayyip Erdoğan da bu konulardaki tüm düzenlemelerin Avrupa Birliği standartları esas alınarak yapılacağını ayrıca ve açıkça vaat ediyorlardı.
Örnek olarak sadece Kamu İhale Kanunu’ndan söz edelim:
Bu kadro iktidara geldiği zaman kucağında Avrupa Birliği standartlarına göre çıkarılmış ama henüz yürürlüğe girmemiş bir Kamu İhale Kanunu buldu. Kanun o haliyle ihale yolsuzluklarına ve yandaş kayırmacılığına izin vermiyordu.
Bu iktidar sırf o engelleri ortadan kaldırıp yandaşlarını kamu parasıyla (yetim hakkıyla) zengin etmek için yasada 20 kadar değişiklik yaptı.
Şimdi anlıyor musunuz Yargı Reformu olarak neyle karşılaşacağımızı?
Paylaş