Paylaş
İsterseniz böyle söylememize yol açan örneklere birlikte bakalım:
Son olarak biliyorsunuz Ermenistan’la ilişkilerimizi düzeltmek uğruna Azerbaycan’a yıllardır verdiğimiz bir sözü görmezden geldik. Oysa malum, “Ermeni askeri Karabağ’dan çekilmedikçe bu ülkeyle aramızdaki sınır kapısını açmayacağız” demiştik.
Şimdi Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Elhah Poluhov’un sözlerinden anlıyoruz ki onlar Başbakan Erdoğan’ın 14 Mayıs 2009 günü Azerbaycan Parlamentosu’nda verdiği “Ermenistan işgale son vermedikçe sınır kapısını açmayacağız” şeklindeki vaadini tutmasını bekliyorlarmış.
Onlar bekleyedursun, Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan çok açık bir dille, “Türkiye, ilişkilerimizin gelişmesi sürecini eğer Karabağ dahil herhangi bir önkoşula bağlarsa, görüşmeleri keseriz” dedi. Üstelik bu söz Türkiye’den hiç tepki görmedi. Yani Türkiye (Karabağ konusu dahil) hiçbir konuyu masanın üstüne koyup, “Bu sorun çözülmeden sınır kapısını açmayız” demediğini kabul etmiş oldu.
Şimdi bakalım, bardağı dökmeden bu hükümet nasıl ters tutacak? Gelelim ikinci örneğe:
Biliyorsunuz Avrupa Birliği (AB) ile “tam üyelik” müzakerelerine başlayabilmek için söz verdik, dedik ki: “31 Aralık 2009 tarihine kadar deniz ve hava limanlarımızı Güney Kıbrıs Rum yönetimi gemi ve uçaklarına açacağız.”
Gerçi AB de dürüst davranıp KKTC ile ilgili vaadini tutmadı ama, onlar tutmayınca biz yaptırım uygulayamıyoruz oysa biz sözümüzü tutmazsak, AB ülkeleri bizimle yapılan müzakereleri askıya alma hakkına sahip bulunuyor. Şimdi biz AB’ye verdiğimiz sözü tutmadan müzakereleri nasıl sürdüreceğiz? Yani bardağı dökmeden nasıl ters tutacağız?
Kıbrıs’tan bir örnek daha verelim:
Bugünkü hükümet hem Kıbrıs’ta, KKTC ile Güneydeki Rum Yönetimi anlaşsın diyor hem de -haklı olarak- “KKTC’nin güneydeki birimle eşit egemenlik hakkına sahip olmasını” şart koşuyor. Oysa Güneydeki Rum yönetimi anlaşmak için KKTC’nin “Güneye bağlı bir bölge” haline dönüşmesinde ısrar ediyor. Avrupa Birliği de -el altından- onu destekliyor. Şimdi söyleyin bakalım bu bardağı dökmeden ters tutmak mümkün mü?
Son bir örnek daha... Bu da içeriden olsun:
Biliyorsunuz Batılı dostlarımız (!) ile Türkiye’deki Patrikhane dostları Heybeliada’daki Ruhban Okulu’nun Fener Patrikhanesi’ne bağlı bir Yüksek Okul olarak açılması için bugünkü hükümete baskı yapıyorlar. Oysa Anayasa da yasalar da buna izin vermiyor. Ama bugünkü hükümet bir çare arıyor. Arıyor da bunun için bardağı dökmeden ters tutması gerekiyor.
Becerecek mi, beceremeyecek mi bekleyip hep birlikte görelim.
Paylaş