HÜKÜMET bir yandan dağdaki PKK/KADEK mensubu silahlı eylemcilere ‘‘eve dönüş’’ yasası çıkarma çalışmalarını sürdüredursun, ötede onlar tekrar adam öldürmeye, köy basmaya, suikast düzenlemeye başladılar bile...
Hani -kendi ifadeleriyle söyleyelim- ‘‘Kürt-Türk kardeşliği üzerinde kurulmuş demokratik bir Türkiye’’den başka bir şey istemiyorlardı?
Türkiye ‘‘daha demokrat’’ olmak ‘‘hukukun üstünlüğü’’ ilkesini yaşama geçirmek için ‘‘uyum’’ üstüne ‘‘uyum’’ paketleri çıkartadursun...
Muhteremler sanki tamamen ayrı bir ülkede yaşıyormuş gibi bildiklerini okumaya -daha doğrusu cinayet işlemeye, terör eylemleri koymaya- devam ediyorlar.
Hükümetin hazırladığı tasarıya yeri gelince değiniriz. Şimdilik bunun ‘‘temelde doğru’’ bir yaklaşım olduğunu belirtelim. Ama kamuoyuna yansıyan bilgilere göre bir değerlendirme yapmak gerekirse ‘‘zamanlama’’ ve ‘‘içerik’’ yönünden söylenecek şeyler bulunduğunu da vurgulamış olalım.
Lafı uzatmaya gerek yok:
PKK/KADEK terör örgütü 15 Ağustos 1984'te Eruh ve Şemdinli'ye yaptıkları baskınla başlayan terör dönemine yeniden döndüğü izlenimi veriyor.
O nedenle, ‘‘Efendim eve dönüş yasası çıkınca kendi saflarındaki silahlıların birçoğunun silahı atıp devlete teslim olacağından endişe ettikleri için, devletle barışma yollarını kesmek istiyorlar. Tunceli Valisi'ne düzenlenen suikast ve Bingöl'ün merkez köylerinden Yumaklı'nın Pul mezrasına baskın yapıp dört kişiyi katletmeleri bunun işareti’’ türünden konuyu hafife alma sonucu verecek yaklaşımlar ve açıklamalar son derece yanlıştır.
Hafızasını yitirmemiş olanlar umarız bize tanıklık ederler:
Turgut Özal'ın Başbakan ve Dr. Ali Tanrıyar'ın İçişleri Bakanı sıfatıyla sorumluluk taşıdığı 15 Ağustos 1984 tarihli PKK baskınlarına o zaman gerekli önem verilseydi, çok muhtemelen bu bela bizi 15 yıl uğraştırmadan biterdi. Tabii verdiğimiz can kaybı da 35 bine çıkmaz, milletin yüz milyar doları da terörle mücadeleye değil okul, hastane, yol yapımına harcanırdı.
Bakın kaç yıldır PKK, TİKKO ve DHKP-C mensubu teröristler Tokat-Ordu-Giresun kırsalında faal haldeler. Şimdilik köylüyü rahatsız etmiyorlar. Çünkü iyi ilişki kurup yerleşmeye çalışıyorlar. Örneğin, alışveriş yapıp bol para ödüyor, sadece propaganda yapmakla yetiniyorlar. Ama herkes biliyor ki yakında sıra öldürmeye de gelecek. Jandarma ve Emniyet'e bağlı Terörle Mücadele timleri de bunun farkındalar. Biz yerinde tanık olduk... Özellikle Jandarma var gücüyle çalışıyor. Ama yetmiyor. Çünkü oradaki olanaklarla ancak bu kadar yapılabilir. Gerisi Ankara'nın daha kararlı davranması ve -örneğin halkı eğitici ve devletle hemen işbirliği kurmasını sağlayıcı- yeni önlemler almasıyla gerçekleşebilir. Ama herhalde yapılmıyor ki problem çözülemiyor. Sonra da ölenlerimize, kayıplarımıza yanıyoruz.
Yılanın başı küçükken ezilir diyen bizim cetlerimiz değil mi?