ALMANYA’daki meslektaşlarımız çok kızmışlar. Daha doğrusu Türkiye’ye veya Türklere kızmak en kolay şey olduğu için o haklarını (!) kullanmışlar.
Sebep ne derseniz?
Henüz kendisi de 17 yaşında olan Marco W. adında bir Alman genci, Antalya’da iki ay önce tanıştığı 13 yaşındaki bir İngiliz kız çocuğuyla cinsel ilişkiye girmeye kalkmış.
Ne olmuşsa olmuş... Kızın ailesi durumu öğrenince polise başvurmuş.
Gerisi nasıl gelmesi gerekir diyorsanız, öyle olmuş. Yani Alman genci adalete sevk etmişler. Yargı tutuklanmasına karar vermiş. Marco’yu cezaevinde 30 kişinin kaldığı bir koğuşa koymuşlar.
Marco bu durumdan çok şikáyetçiymiş. Özellikle banyo ve tuvaleti öteki tutuklu ve hükümlülerle paylaşmak çok zoruna gitmiş. Dahası... Ailesiyle haftada ancak 10 dakika görüşmesine izin veriliyormuş.
Bakın şu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin işlediği "insanlık suçu"na!
Ünlü Alman gazetesi Bild’in, "İngiliz kızı ile tanıştı. Kalpler attı, onunla bir çift oldu. Kız 15 yaşında olduğunu söyledi, ancak gerçekte yaşı 13 çıktı. Tatilin son gününde polisler Marco’yu otelde tutukladı. İki genç, ’Bir şey olmadı, sadece el ele tutuştuk’ dedi" dediği bildiriliyor.
Dahası... Alman hükümeti de Türkiye’ye nota vererek Marco’nun "6 Temmuz’a kadar serbest bırakılmasını" istemiş.
Bu satırları okuyunca hemen "Başüstüne!" demek geçmez mi?
Sadece Marco için değil o hapishanenin oradaki tüm mahkûm ve tutuklular için "daha iyi fiziki koşullara sahip olması" elbet gereklidir. Ama bunu Marco için isteyince ortaya çirkin bir çehre çıkmaktadır.
Hele şu "Derhal serbest bırakın" tarzı notalar yok mu? İnsanı bunlar deli ediyor...
Siz Almanya’da tutuklu bir Türk vatandaşı için Türk hükümetinin Alman hükümetine böyle bir nota verdiğini ve -örneğin- "Ahmet Demir’in 3 Ağustos tarihine kadar serbest bırakılmasını istiyoruz" türünden bir şey ifade ettiğini düşünün...
Bu tasavvur bile edilemez, çünkü öteki devletin yargı sistemine hakaret anlamına gelir.
Ama bizi yönetenler maalesef bu tür notalarla ulusal onurumuzla oynanmasına ses çıkarmazlar.
Dahası... Bu tür olaylarda ilgili ülkenin medyası yaygarayı basınca, bizim yetkililer allem ederler kallem ederler, o isteği yerine getirirler.
Bazılarınız anımsayabilirsiniz... PKK ajanı bir Alman, 1980’li yılların sonlarında yakalanıp yargılanmış ve mahkûm olmuştu. Aslında bir radyo teknisyeni olan bu mahluk, "Ben gazeteciyim" demiş, onu da Alman basını "Bir gazetecimizi Türkler hapsettiler" diye yayın konusu yapmıştı.
Sonra ne oldu bilir misiniz?
O tarihteki Alman Başbakanı Helmut Kohl, bir Türkiye ziyaretinde bu mahlukun serbest bırakılmasını istedi. Ona bir "sağlığı bozuk" raporu uydurdular. Turgut Özal da "af" yetkisini kullandı ve serbest bıraktılar.
Sonra da o Alman yurduna dönünce basın toplantısı düzenleyip hem sağlığının yerinde olduğunu söyledi hem de "Evet ben PKK hesabına çalışıyordum" diyerek suçunu itiraf etti.