Paylaş
Dün de yazdık. Yazdık ama vakit baskısı yüzünden erişemediğimiz bazı belge ve bilgilere ulaşınca gördük ki halen TBMM İçişleri Komisyonu’nda bulunan ve Emniyet Genel Müdürlüğü ile Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı’na, “kendileri veya yetkilendirecekleri kişiler tarafından askeri silah ithal etme” yetkisi veren tasarı konusunda iktidarın resmi ağızları tarafından “doğru” bilgi verilmiyor.
Örneğin tasarının “Avrupa Birliği (AB) mevzuatı ile bizimki arasında uyum sağlama amacıyla” getirildiği kocaman bir -hadi yalan demeyelim- kandırmaca!
Tasarı gerekçesine inanırsanız AB’nin 91/477/AET No’lu Yönergesi (Directive) gereğince, “silahlarla ilgili mevzuatımızı 2013 yılına kadar” değiştirmemiz gerekirmiş.
Bir defa Yönerge’deki o tarih 2013’ün ilk günü değil 2014’ün son günü... Yani yönergenin istediği düzenlemeleri 2014’ün sonuna kadar bitirmemiz ve bu kapsama giren silahlarla ilgili tüm bilgileri “bilgisayarlı veri ortamına aktarmamız” gerekiyor. Hepsi bu!
Nitekim Yönerge’de, Emniyet yahut MİT kendi başına askeri silah ithal eder mi, etmez mi sorularını ilgilendiren bir tek harf bile yok. Orada sadece, “Kimlere hangi koşullarda ne gibi silahları edinme veya taşıma yetkisi verileceğini her ülke kendi mevzuatıyla düzenler” deniyor. Zaten “Yönerge”nin öyle katı sayılacak bir hükmü de yok.
Yani “Onlar istiyor, biz de mecburen yapıyoruz” havası verilmesi dürüstlük değil.
Doğrusunu isterseniz “ithal izni”nin kendisinden çok, tartışmanın “bam teli” olan husus insanın zihnini kurcalıyor. Çünkü baktık, Emniyet Genel Müdürlüğü ile MİT’e, bundan önceki yıllarda da bu tip silah getirtme olanağı tanınmış ama bu, -1994 yılında Ertaç Tınar adında birinin Hospro isimli “tabela firması” eliyle İsrail’den getirtilen ve 50 milyon dolar ödendiği ileri sürülen, sonra da önemli bir kısmı kaybolan silahlar hariç, hep Makine Kimya Endüstrisi Kurumu tarafından gerçekleştirilmiş. Gelen silahlar da Genelkurmay’da kayıt altına alınmış.
Oysa bu defa nedense siyasi iktidar o bilginin Genelkurmay’a verilmesine karşı çıkıyor. İthal iznini de Milli Savunma Bakanı’nın değil Sanayi ve Ticaret Bakanı’nın vermesini öngörüyor.
Tamam... Herkesin “paranoya” nöbetleri geçirdiği bir dönemi yaşıyoruz. O nedenle biz dikkat edelim, serinkanlı düşünelim, diyoruz.
Ama her gün, Genelkurmay Başkanlığı önünde “yam-yam” açlığı ve alçaklığıyla “Silkeleyin, düşecekler!” diye avazı çıktığı kadar bağıranları ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne olan hıncı yüzünden “Bu orduyu lağvedip yenisini kurmayı” önerecek kadar aklını peynir ekmekle yemiş yazarları görünce insanın “İyi de maksat ne?” diye sormasından tabii ne var?
Paylaş