ADAY listeleri henüz kesinleşmedi ama artık biliniyor. Bilinen de bu konu üzerinde daha net ifadelerle bir şeyler söyleme olanağı veriyor.
Önce belirtelim:
Elbet herkesin gönlünden "Ah şu da Meclis’e girse" diye geçen isimler vardır.
O türden olan ama aday listelerinde yer almayan bazı isimleri bizim de gözlerimiz listelerde aradı.
Aslında unuttuklarımız olacağından eminiz ama "Keşke aday gösterilmiş olsaydı" diye düşündüklerimizden bazılarını yazalım:
Örneğin Odalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nu, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olmasını amaçlayan çalışmaların unutulmaz isimlerinden Meral Gezgin Eriş’i, Eskişehir’e damgasını vuran Yılmaz Büyükerşen’i listelerde -dolayısıyla Meclis’te- görmek isterdik.
Sadece onları değil, YÖK Başkanı iken üniversitelerimizi anti-laik kirlilikten kurtaran ve "eğitim" konusundaki çalışmalarıyla bu konuda otorite konumuna gelen Kemal Gürüz’ü; İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörü iken verdiği hizmetlerle hayranlık uyandıran Gülsün Sağlamer’i neden listelerde göremedik?
Bu ülkede "azınlık" yok mu? Hani nerede Ermeni yahut Yahudi veya Rum kökenli bir aday? Bu insanlar içinde TBMM’ye girecek hiç mi kimse yok? Yok ise o da partilerin ayıbı değil mi?
Doğrusu onlar mı istemediler, yoksa partilerin liderleri mi onlara öneri götürmedi, bilmiyoruz. Bilmiyoruz ama eğer ancak bir kısmını sayabildiğimiz bu insanlar gelecek TBMM’de olsalardı ve azınlıkların temsili sağlansaydı Meclisimiz bundan itibar kazanırdı diyoruz.
Hoş, aday belirleme usulü bu şekilde sürüp giderse, zaten "iyi"ler veya "gerekli"ler değil sadece "gözde" olanlar listeye girer.
Zaten bu şekilde seçilip Meclis’e gidenlere biz o yüzden, "Bu arkadaşlara milletvekili değil, lidervekili demek gerekir" diyoruz.
İşin tuhafı bundan ne liderler rahatsızlık duyuyor ne de "lidervekili" kardeşlerimiz itiraz ediyor.
Rahatsızlık duysalar, aksaklığı (sakıncayı) bugüne kadar çoktan gidermeleri gerekmez miydi?
Hoş, bu keyfilikten rahatsızlık duymanın ve düzeltmeye çalışmanın da bedeli var:
Geçen dönem Adalet ve Kalkınma Partisi listesinden Tokat milletvekili seçilen Resul Tosun dünkü Yeni Şafak gazetesinde "aday belirleme" usulünün yanlışlığını vurguluyor ve "Ön seçimi mecburi kılan ve tercih sistemini öngören yasa değişikliği teklifini hazırladım ve 2003 yılının Ekim ayında parti grubuna (AKP’nin Meclis Grup Başkanlığı’na) verdim" diyerek, bir sonuç alamamış olmanın üzüntüsünü dile getiriyordu.
Resul Tosun da bu seçimde aday gösterilmedi. Belki de ismi, bu önerisi yüzünden listede yer almadı. Çünkü milletvekilleri onun önerdiği şekilde seçilirse liderin sultasına tabi olmayı reddedebilirler. Meclis’te uslu okul çocukları gibi davranmaya mecbur kalmaz, görüşlerini güvenle ifade edebilirler. Parti içi demokrasiyi hayata geçirirler.