Herkes "bilgi çağına" doğru yol alırken biz, içinde demokrasinin "d" harfinin bulunmadığı, bilgiye erişimin engellendiği Çin Halk Cumhuriyeti’nin, Burma’nın, Suriye’nin, Suudi Arabistan’ın, Arap Emirlikleri’nin, Etiyopya’nın, Libya, Tacikistan ve benzeri 25 ülkenin bulunduğu ülkeler kampına doğru ilerliyoruz.
Çünkü "internet ortamında işlenen suçlarla mücadeleyi" amaçlayan 5651 sayılı yasanın 3 ve 8’inci maddeleri de 23 Kasım 2007 tarihinden itibaren uygulanmaya başladı.
Gerekçe o kadar masum ki siz de ben de hemen o gerekçeye bakınca "Ona bilgi denmez. Ona dense dense rezillik denir. O nedenle elbette o bilgiye erişim engellenmelidir. Üstelik o tür malzemeyi bilgi diye insanlığın önüne koyanı cezalandırmak gerekir" deriz.
Çünkü bizim aşağıda "yanlışlarını" ortaya koymaya çalışacağımız yasa örneğin "çocukların cinsel istismarını"; "fuhuşu", daha doğrusu bu suçların "internet aracılığıyla" işlenmesini önlemeye çalışıyor.
Onunla da kalmıyor. Yasadaki hükmü özetleyecek olursak, "İntihara yönlendirme"; "Uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma"; "Sağlık için tehlikeli madde temini"; "Kumar oynanması için yer ve ikmal sağlama" amaçlı yılanların bilgisayarlarımıza erişmesini engellemeyi de amaçlıyor.
(İlginçtir... Mesela terörü, şiddeti, suçu teşvik eden yayınlara ses çıkarmıyor.)
Bir de "müstehcenliği" önlemeye önem veriyor.
Ancak bir çıplak insan heykeli görünce "Tükürürüm öyle sanatın içine" diyen kafanın veya "Bu (nü) resmi Gaziantep halkı kaldıramaz" diyen kafanın "müstehcenlik" anlayışını mı uygulayacaklar, yoksa çağdaş anlayışı mı? Onu görmek için uygulamayı beklemeye mecburuz.
Yukarıda dediğimiz gibi temel amaca karşı değiliz. Lakin konunun uzmanlarından Hasan Sınar’ınkatıldığımız görüşüne göre, bu amacı gerçekleştirmek uğruna hukukun temel ilkeleri çiğneniyor. Öyle olunca biz de yasanın bu tür hükümlerine "evet" diyemiyoruz.
Çünkü yasa koyucu bir cinlik yapmış. Sanki internet üzerinden erişilebilen bilgilerden "suç" oluşturanların engellenmesi için karar verme yetkisi "yargıya" aitmiş gibi bir hüküm getirmiş. Orada "Erişimin engellenmesi kararı, soruşturma evresinde hákim, kovuşturma evresinde ise mahkeme tarafından verilir" demiş. Acele hallerde cumhuriyet savcısını da yetkili kılmış. Eğer buna itirazınız varsa "idari yargıya gidebilirsiniz" de demiş.
Ama bunu belli ki saf ve temiz vatandaşlarımız inansın diye söylemiş. Aslında bu konuda karar verme yetkisini, "Telekomünikasyon İletişim Başkanı" unvanını taşıyan bir bürokrata yani Ulaştırma Bakanlığı’nabağlı bir memura bırakmış. Çünkü yasa, söz konusu bürokratın, hani şu yukarıda saydığımız türden suçlar var ya, bir internet yayınında bunların işlendiği konusunda "yeterli şüphe" duyması halinde -bu yayının yurtdışından geldiğini veya çocukların cinsel istismarı niteliğinde olduğunu yahut müstehcen sayılacağını ileri sürerek- şarteli indirebileceğini söylüyor. Üstelik bu emir mahkemenin kararından da ağır. Çünkü 24 saat zarfında yerine getirmeyene 100 bin YTL’ye kadar para cezası öngörülüyor.
Yargı yolunu ayrıntı düzeyine indiren bu anlayışı çağdaş buluyorsanız, buyurun yasa orada. Yoksa bu yasanın bizi yukarıda saydığımız despot ülkeler kategorisine soktuğunu görmeliyiz.