Laikliğe ihanet

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ı hepimiz avuçlarımız patlayıncaya kadar alkışlamalıyız.

Çünkü "Belediye eliyle her mahalleye bir Kuran kursu" açma projesini desteklediğini, Atatürk’e layık(!?) bir politikacı ancak, "laiklik" ilkesinin Anayasamıza girmesinin tam da 72’nci yıldönümüne rastlayan 5 Şubat 2009 günü ilan edebilirdi.

Biliyorsunuz bu dáhiyane buluş, CHP’nin Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı adayı Sefa Sirmen’den geldi. Sirmen eğer Belediye Başkanı seçilirse "Kuran kursu da verilecek, Kuran öğrenmek isteyen çocuklarımıza Diyanet ve Müftülüklerin denetiminde bu kurslar da açılacak. Bunu her mahallede yaygınlaştıracağız" dedi.

Sonra da kameraların karşısında "seçildiği takdirde Kuran kurslarının mahalle evlerinde verileceğini" belirtti.

Deniz Baykal işte bu projeyi desteklediğini söylüyor. Onun gerekçesi de "Kuran-ı Kerim’in (...) yetkili unsurlar eliyle, ailelerinin izniyle öğretilmesinde büyük yarar olması" imiş.

Belli ki bu görevin Diyanet İşleri Başkanlığı’na ait olduğunu da, belediyelerin bu işlere bulaşmasının Danıştay kararıyla yasaklı hale geldiğini de bilmiyorlar. İhtimal biliyor ama "bir çaresini bulur, onu yok sayarız" diyorlar.

İşin o kısmını zamanı gelince görürüz. Ama asıl mesele şu:

Bakalım seçmenden oy almak için "din veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar etme" yarışında Tayyip Erdoğan mı daha başarılı olacak, yoksa "çarşaf"ı baş tacı eden, "türban-show"lara sığınan Deniz Baykal mı?

Kuşkusuz ne Tayyip Erdoğan’ın böyle bir politikası vardır, ne de Deniz Baykal’ın aklından "insanların dini duyarlıklarını kaşıyarak oy alma" gibi bir düşünce geçmektedir.

Bu, bizler gibi -şimdiki moda deyimle- "münafıkların" attığı iftiradır.

Tabii herkesin enayi olduğuna inanırsanız veya oy vermeye şunun şurasında sadece 52 gün kaldığını bilmiyorsanız.

Aslında biz Deniz Baykal’ı biliriz. Burada da kaç kere yazdık. Merhum Turgut Özal’ın "anti-laik" uygulamalarını göstererek "Bu gidişe karşı -o zaman Genel Sekreter olduğu- SHP’nin karşı çıkması gerektiğini" söylediğimiz zaman (1988’de) bize "Dünyada dinin siyasallaşması süreci yaşanıyor. Bu kaçınılmaz bir şey" diyerek nasıl bir aymazlık içinde olduğunu göstermişti.

Ama o zaman hiç değilse sadece "aymazlık" içindeydi. Oysa şimdi sırf önümüzdeki seçimde yüzde 19’dan az oy almamak uğruna, laik rejimin altını oyanların yanına geçti.

Çünkü biliyor ki, oylar yüzde 19’un altına düşerse onu İsmet Paşa bile kurtaramaz.

Hadi diyelim ki biz yanılıyoruz ve Deniz Baykal bu tür -laikliğe aykırı- tutumuyla büyük oy aldı ve durumu kurtardı. Karşısına "İlköğretim ve ortaöğretim okullarında mescit açılmasını" öngören bir öneri geldiği zaman ne diyecek?

"Dinin iyi öğrenilmesi ve uygulanması" gerekçesiyle "Elbette" diyecek mi?

Dediği zaman Dini Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’ten ne farkı kalacak?
Yazarın Tüm Yazıları