TÜRKİYE’nin iç sorunları hakkında hemen hepimizden çok görüş açıklayan Avrupa Parlamentosu Karma Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk’ten önceki günkü yazımız nedeniyle bir mektup aldık.
Ancak yanıt bu sütunun boyutunu aşan uzunlukta olmuş. Zorunlu olarak özetleyeceğiz.
Yarın da konuşma sırası bize gelecek. Şimdi Bay Lagendijk’in mektubunu birlikte okuyalım:
"(...) Sol ve yeşil bir geleneğin üyesi olarak görüşlerimi herkesin paylaşmayacağını biliyorum. Lütfen ne dediğimi ve düşündüğümü bilerek eleştirin. (...)
1. Ben hiçbir zaman, hiç kimseye ’AKP kapatılacaktır’ demedim. Anayasa Mahkemesi’nde sürmekte olan bir davanın nasıl sonuçlanacağını merak etmiyor değilim, fakat nasıl sonuçlanacağını bildiğimi iddia edecek kadar cahil ve acemi de değilim. Evet, bir sohbet sırasında, ’İstanbul da konuştuğum birçok insan, AKP’nin kapatılacağını düşünüyor’ dedim. Bu iki cümle arasındaki farkın değerlendirmesini size bırakıyorum.
2. Yargının bağımsızlığı hukuk devleti ve demokrasinin olmazsa olmaz bir kuralıdır. (...) (Ancak) ben geçen yıl Anayasa Mahkemesi’nin "367 kararı" olarak bilinen (...) kararının politik bir karar olduğunu düşünüyorum. Cumhuriyet Başsavcısı’nın iktidar partisi AKP’yi yasaklama girişiminin de, Türkiye’de birçok insan gibi hukuki değil politik bir girişim olduğu görüşündeyim. Yanılıyor olabilirim, mahkeme süreci devam ediyor.
3. Siz gerçekten Başbakan, Cumhurbaşkanı ve birçok bakan için yargı sürecini başlatan Anayasa Mahkemesi’nin kararında benim, ya da Olli Rehn’in görüş ve açıklamalarının etkisi olacağını düşünüyor musunuz? (...)
4. (...) Türkiye herhangi bir ülke değil. (...) Türkiye’nin AB üyeliği birçok şeyi değiştirecek boyutta. AB kurucu anlaşmalarının altı ve yedinci maddeleri, demokratik temel hak ve hürriyetlerin önemini vurguluyor. Yedinci madde bu hürriyetlerin çiğnendiği hallerde üyeliğin askıya alınabileceğini öngörüyor. Bu süreç aday ülkeler için de geçerli. Biz, AB kurumları olarak, tüm üye ve aday ülkelerde bu temel ilkelerin takipçisi olmakla yükümlüyüz. Bu yüzden Türkiye’deki gelişmeleri de yakından takip ediyoruz. Konu ’dışarıdan müdahale’ değil AB’nin iç meselesidir.
5. Size son gelişmelerle ilgili kendi görüşümü söyleyeyim. Ne müzakerelerin başladığı Ekim 2005 tarihinde, ne de bugün AKP hükümetinin laikliği tehdit eden bir politik hedefi olduğunu düşünmedik ve bu yüzden müzakerelerin başlamasını destekledik ve bu desteğimiz bugün de sürmekte. Eğer Cumhuriyet Başsavcısı AKP’yeyönelik iddianamesinde haklı ise, bizim Türkiye hakkında hazırladığımız rapor ve aldığımız kararlarda hata yapmışız demektir. (....)
6. CHP’ye yönelik sözlerim de ne yazık ki çarptırılmış. Ben ’CHP’yi anlayamıyorum’ dedim, ’Utanıyoruz’ gibi rencide edici bir laf kullanmadım. (...)"
7. AKP’yi eleştirmediğim iddia ediliyor. Polisin 1 Mayıs’ta kullandığı şiddete karşı İzmir’de yaptığım açıklamada olduğu gibi birçok konuda AKP’yi eleştiriyorum. Ne yazık ki bu eleştirilerim basına yeteri kadar yansımıyor. Saygılarımla.