Kurullar Cumhuriyeti

KİM haklı sorusuna yanıt vermek kolay değil. Çünkü konu bugünkü haliyle hemen hepimiz için yeni. Yani ‘‘Üst Kurul’’lu, ‘‘Yüksek Kurul’’lu, ‘‘Bağımsız Kurul’’lu yönetime hayli yabancıyız:

Biz iktidara gelince kılıcımızın önü de ardı da kessin isteriz.

O nedenle Sayın Ecevit'in bir süre önceki ‘‘Üst kurullara ben bile söz geçiremiyorum’’ sözü ve son günlerde sarf ettiği ‘‘İpin ucunu kaçırdık’’ yakınması, bizim siyasi kültürümüzle uyumludur.

Ama ondan daha önemlisi, adı ister Üst ister Bağımsız ister Yüksek sıfatlı olsun... Bu kurulların korunması gerektiğidir.

Tabii bu kurulların korunmasından söz etmemiz, her adım başına bir üst kurul oluşturmanın doğru olduğunu ve işlevsiz kurulların kalmasını savunduğumuz anlamına gelmez.

Gerçekten bugün Türkiye'de işlevlerini pek de anlayamadığımız Şeker Kurulu gibi, Tütün Kurulu gibi Petrol Piyasası Kurulu gibi bir kısmı kurulmuş, bir kısmı için kurulma çalışmaları yapılmış pek çok kurul var.

Bir de Talih Oyunları Yüksek Kurulu gibi, Dil Tarih Yüksek Kurulu gibi, Haberleşme Kurulu gibi, Borç İdaresi Kurulu gibi, Kamu İhale Kurulu gibi, var olup olmadığını saptayamadığımız kurullardan söz etmek gerek.

Ötekileri yani bazıları yıllardır var olan Hákimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nu, Din İşleri Yüksek Kurulu'nu, Karayolları Güvenliği Yüksek Kurulu'nu, Anıtlar Yüksek Kurulu'nu, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu'nu, Atatürk Yüksek Kurulu'nu, Özelleştirme Yüksek Kurulu'nu ve Nemrut Mustafa Divanı gibi devamlı ceza yağdırmakla şöhret haline gelen Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nu, Sermaye Piyasası Kurulu'nu, Telekomünikasyon Üst Kurulu'nu, Rekabet Kurulu'nu, Enerji Piyasası Kurulu'nu, Muzır Kurulu'nu, Doğal Afetler Sigorta Kurulu'nu, Deprem Üst Kurulu'nu da sayarsanız Türkiye'nin bir Kurullar Cumhuriyeti haline geldiğini görürsünüz.

O nedenle Başbakan Ecevit'in kendisini dar bir alana sıkıştırılmış gibi hissetmesi ve Kurullar Cumhuriyeti'ne bir çekidüzen vermeye kalkması yerindedir. Ancak bu kurulları savunan Devlet Bakanı Kemal Derviş'in koyduğu ilkeyi koruyan bir düzenleme olmalıdır.

Derviş, ‘‘Siyasiler tabii ki topluma, ekonomiye yön verecek. Aksi halde siyasetin işlevi kalmaz. Bu da doğru olmaz. Siyasiler temel hedefleri koyacak, işleri özerk kurum ve kurullar yapacak. Artık siyasiler günlük işlere karışmamalı’’ diyor.

Gerçekten siyasiler ‘‘günlük işlere karışmamalı’’ ama bu ilkenin konulması, kurulların görevlerini yapmamaları veya görevlerinden sapmaları halinde de onlara karışılmayacağı anlamına gelmemelidir. Aksi halde Kurullar Cumhuriyeti'nin yerini Kurullar Anarşisi alır.
Yazarın Tüm Yazıları