Paylaş
Ama ondan önce Kurtulmuş’un sıkıntısını özetleyelim:
Son iki yıla yakın süredir Saadet Partisi’nin (SP) Genel Başkanı olan Kurtulmuş’un akla, mantığa ve özellikle de siyasi ahlak kurallarına uygun muhalefet anlayışını Necmettin Erbakan’ın “pasif” bularak beğenmediği söyleniyordu. Hatta bir defasında Erbakan’ın, “Bizimkilerin muhalefet anlayışı, Zeki Müren’in askerdeyken ‘Kahrol düşman!’ demesine benziyor” dediği basına yansımıştı.
Ama doğrusu kimse, önceki gün yapılan Olağanüstü Kongre’de, Erbakan ve yakınlarının (oğlu, kızı, damadı dahil) yönetimden tasfiye edileceklerini beklemiyordu.
Numan Kurtulmuş, partinin Genel İdare Kurulu seçimine Erbakan ve arkadaşlarının hazırladığı liste ile gitmeyi reddedip o listedeki 41 arkadaşını alarak çıkardığı yeni bir aday listesiyle gidince, dananın kuyruğu koptu.
Neticede Erbakan’ın “Kadim Yunan”dan beri yanında bulunan Fehim Adak, Şevket Kazan, Oğuzhan Asiltürk, Temel Karamollaoğlu, Ahmet Tekdal gibi isimlerle Erbakan’ın aile bireyleri Genel İdare Kurulu’ndan tasfiye edildiler. Ama Numan Kurtulmuş da tek aday olarak girdiği Genel Başkanlık yarışından çok zayıf çıktı. Çünkü 1250 delegeli Kongre’den sadece 310 oyla seçildi.
Bizim bildiğimiz Erbakan bunu Kurtulmuş’un yanına bırakmaz. Nitekim dün gelen haberler, daha ilk günden Erbakan’ın, “Olağanüstü Kongre toplayarak Kurtulmuş’u düşürme” faaliyetine başladığını bildiriyor.
Zaten biz de o yüzden Demirel’in taa 1969 yılında yaşadığı olaya göndermede bulunduk... O tarihte Türkiye Odalar Birliği (TOBB) Genel Sekreteri olan Erbakan, yasaya aykırı şekilde aday olup TOBB Başkanlığı’na seçilince Başbakan Demirel, bir Genel Sekreterin aynı zamanda Başkanlığa seçilmesinin yasalara aykırı olduğunu ileri sürmüştü. Bunun üzerine Erbakan kendisini makam odasına kilitleyip, “Bırakmam” deyince polis, mahkeme kararıyla ve zor kullanarak oradan çıkarmıştı.
Kurtulmuş şimdi “medeni”, “makul” ve “hukuka saygılı” bir muhalefet anlayışını egemen kılmaya ne kadar çalışırsa çalışsın, gerçek o ki, Saadet Partisi dünyasında bu dediklerini yaşama geçirmesi, deveye hendek atlatmaktan zordur.
Not: 9 Temmuz günü çıkan yazımızda “Sağlık Müdür Yardımcılığı’na tayin
edilen imamlardan” söz etmemiz nedeniyle Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ
telefon etti. Kendisine “İzmir ve Ordu İl Sağlık Müdür Yardımcılarını” örnek gösterdik. Sayın Akdağ, her ikisinin de eskiden “imam” olduklarını ancak İzmir’dekinin 1991’de “işletme” dalından, Ordu’dakinin 1996’da “iktisat” dalından üniversite bitirdiklerini, ayrıca diğer yasal koşulları yerine getirerek ehliyetleri nedeniyle bu görevlere tayin edildiklerini bildirdi. Açıklıyoruz. O.E.
Paylaş