Kuran kursları

HAFIZANIZ güçlüyse “Bu konu bana hiç de yabancı değil” demişsinizdir. Gerçekten Devlet Bakanı Faruk Çelik’in yaz aylarında, Kuran kurslarına gönderilen çocuklarla ilgili asgari yaş sınırını kaldıracaklarına ilişkin sözlerini bir yerlerden anımsamanız lazım. Çünkü bu proje Başbakan Tayyip Erdoğan’ın özlemini dile getiriyor.

Haberin Devamı

Tayyip Erdoğan’ın Haziran 2005’te Beyrut’a yaptığı bir geziden dönerken gazetecilere uçakta, “Kuran kursları için yaş sınırı konulmasına karşıyım.

Ben de 7 yaşında Kuran kursuna gittim. (...) Bir çocuğun Kuranı öğrenmesinin ona getireceği olumsuz ne olabilir? Burada bir yaş sınırı getirildiği zaman öğrenme kolay olsun diye değil, tam tersine bunun önünü nasıl keseriz; bu anlayışla getirildi. Şu anda Diyanet konu üzerinde çalışıyor.

Milli Eğitim de çalışıyor. Birisinde 12 yaş, diğerinde 15 yaş. Diyor ki bu yaşlardan önce öğretemezsin. Bırakalım kitabını, Kuranı öğrensin. Bu durumdan niye rahatsız olalım? Bırakalım rahat rahat öğrensin. Tommiks-Teksas okumaya hiç kimse mani olmuyor ama kendi kitabını öğrenmesine niye mani oluyoruz. (...)”
dediği hâlâ kayıtlarda görülüyor.

Haberin Devamı


Başbakan
bu projesini gerçekleştiremedi. Çünkü hem pedagoglar ve eğitimciler hem de sonraki yıllarda “antilaik eylemlerin odağı olduğu” iddiasıyla “Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) kapatılması” için açılan dava, konunun pek de Başbakan’ın dediği kadar basit olmadığını ortaya koydu.


Örneğin pedagoglar “çocuğun soyut kavramları özümseme ve onlara dayalı düşünce üretme çağının 12 yaştan itibaren başladığını” ileri sürdüler. Bu yaştan önce verilecek “dini” kavramları onun “muhakeme etmeden” benimseyeceğini söylediler. Bunun da çocuğun “özgür düşünme” ve “yaratacılık” yeteneğini engelleyeceğini savundular.


Bazıları da “Belki o yaşta Kuran öğretmenin yararları da savunulabilir ama onu hangi hocaların hangi metotla öğretecekleri çok önemlidir. Bu kurslar eğer cemaatlere, tarikatlere mürit yetiştirme aracı olursa, o zaman çocuk, bir dinin vereceği olumlu değerler yerine, algımaları bozulmuş, toplumun gerçekleriyle ve laik sistemle kavgalı, antisosyal bir yaratık haline dönüşebilir” görüşünü savundular.


Bunun yanında hem Anayasa’nın hem de 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun bu ülke çocuklarına verilecek eğitimle ilgili koyduğu temel ilkeler “çocukların en erken ilköğretim okulu 5’inci sınıftan sonra Kuran kurslarına gitmelerinin doğru olduğu” görüşünün çoğunluk kazanmasına yol açtı.

Haberin Devamı


Nitekim konu, yukarıda söylediğimiz gibi AKP’nin kapatılmasını isteyen İddianamede ve daha sonra Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararda da yer aldı.

Ve Yüksek Mahkeme iktidar partisinin bu konuyla ilgili tutumunun ve çabalarının “antilaik eylemlerin odağı” haline gelmesini sonuçlandıran hususlardan biri olduğunu hükme bağladı.


Şimdi soru şu:

Acaba Yüksek Mahkeme’nin görüşü mü değişti, yoksa hükümet “Artık bu tür politikaları uygulamaktan bize zarar gelmez” kanaatine ulaşmak için yeterli bir sebep mi buldu?


Bekleyelim görelim bakalım...          

Yazarın Tüm Yazıları