ERGENEKON soruşturması sırasında bizleri, "Neden yazmıyorsun?", "Yoksa sen de Ergenekoncu musun?" türü soru ve saldırı yağmuruna tutanlara, "Soruşturma gizlidir. Hem gizliliği ihlal etmek hem de yargıyı etkileyici yayın yapmak suçtur. O yüzden biz objektif habercilik dışında yayın yapmayız" diyor fakat anlatamıyorduk.
Dünkü Cumhuriyet Gazetesi yazdı:
CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi vermiş. Ama sorarken bazı iddialar da ortaya atmış. Örneğin, "Ergenekon soruşturmasının sekizinci dalga" diye bilinen gözaltına alma uygulamasının başladığı gece "Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman’ın İstanbul’a gelerek üç gün kalıp kalmadığını" sormuş. Müsteşarın İstanbul’a gelişi ile o sırada verilen tutuklama kararları arasında bir bağ olabileceğini ihsas etmiş. Ve bakana:
"Müsteşarınız aracılığıyla soruşturmaya müdahale ettiğiniz doğru mudur?" diye sormuş.
Dünya yüzünde bu soruya, "Evet doğrudur" yanıtı verecek bir Adalet Bakanı yoktur. Bunu Şahin Mengü de bilir. Ama yine de Bakan’ın vereceği yanıtın ne kadar doyurucu olduğu önemlidir.
Mengü’nün bir tek "Hayır" kelimesiyle yanıtlanamayacak sorularına gelince:
"İstanbul Ticaret Mahkemelerinin bulunduğu Levent Adliyesi’nin üst katında, Ergenekon soruşturması iddianamesini hazırlamak için özel bir birim kurulmuş mudur?
Burada iddianame yazım çalışmalarına katılan sivil uzmanlar var mıdır?
Var ise kimlerdir?
Bunlara iş karşılığında ne kadar para ödenmiştir veya ödenecektir?
Ergenekon soruşturması iddianame çalışmalarına Emniyet Genel Müdürlüğü’nce görevlendirilmiş kaç görevli katılmıştır?
Emniyet Genel Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanı, İstihbarat Daire Başkanı, Rize Emniyet Müdürü, Karabük İl Emniyet Müdürü’nün bu çalışmalara katıldıkları doğru mudur?" diyor.
Mengü’nün sorduklarından kaçının birebir gerçeği yansıttığını bilmiyoruz. Ama bunlardan sadece bazılarının, örneğin "İddianamenin yazımına (görevli savcı dışında) birtakım sivillerin de karıştığı ve bunun için özel bir birim kurulduğu" iddiaları eğer doğru ise, ortada hem adil yargılanma hakkını hem de soruşturmanın gizliliğini ihlal eden bir durum var demektir.
Özellikle Emniyet Genel Müdürlüğü’ndegörevli kişilerin eli iddianame yazma işine girdiyse polis, kanıt toplamakla sınırlı görevinin dışına çıkıp, kanıtları değerlendirmeye de yetkili kılınmış olur ki, kanımızca bu, iddianameyi ciddi şekilde sakatlar.
En önemlisi de "yargıyı etkileme" amaçlı birtakım çabaların gösterildiği iddiasıdır.
Böyle bir duruma izin vermemesi gereken Adalet Bakanı üstelik onun içinde rol sahibi ise, durum daha da vahim bir hal alır.
Bize, "Soruşturmaya neden burnunu sokmuyorsun?" diye saldıranlar umarız adaleti etki altına almama konusundaki duyarlığımızın sebeplerini nihayet anlamışlardır.