GÜN görmüş, her türlü ikbal kavgasını geride bırakmış insanların, sadece ülke geleceğiyle ilgili görüş paylaştıkları bir platform olan "Encümen-i Daniş"in altında bile "Ergenekon" arayanlara mı acırsınız, "Ortalıkta dönmekte olan garipliklerin (!? O.E.) kaynağının Encümen-i Daniş olduğunu yıllar önce keşfettiğini" söyleyen paranoitlere mi?
Bunların "profesör" unvanlı liberal(!)lerinden biri de emekli Orgeneral Tuncer Kılınç’ıngözaltına alınmasından söz ederken, "Bir tarihte Avrupa Birliği’ne alternatif olarak Rus-Çin-İran eksenini de düşünmemiz gerektiğini söylediği, aklına gelmiş midir?" diye soruyor.
Bu "ifade özgürlüğüne her şeyden önce değer verdiğini" her fırsatta savunanı!
Onun gibi herkese hoşgörü öğütleri veren biri de "çalıştığı gazetede kendi görüşlerine aykırı düşünce sahiplerinin de yazı yazmasına tahammül edemediği için" bir başka gazeteye geçtiğini itiraf ederken utanmamıştı.
Neyse... Bizim konumuz bunlar değil.
Onların da konu olacağı gün gelir.
Biz bugün "kötü"lerden ve "kötülüklerden" değil, güzelliklerden söz etmek niyetindeyiz.
Öyle bir güzellik, iş dünyamızın anıtsal ismi merhum Vehbi Koç’un en büyük kızı Semahat Arsel’in "Vehbi Koç Vakfı’nın kuruluşunun 40’ıncı yıldönümü" dolayısıyla dün verdiği bilgilerle kamuoyuna yansıdı.
Vehbi Koç’la aramızda büyük yaş farkı vardı ama ilişkilerimiz hem mesafeliydi hem de "dostluk" denebilecek türdendi. O nedenle "işadamı" kimliğinden çok "dost Vehbi Koç" kimliğini gördük.
Ve Vehbi Koç’un, özel yaşamında da son derece ilkeli, dikkatli ve daha da önemlisi her hareketinin kendisinden sonrakilere örnek olmasını isteyen kişiliğine tanık olduk.
Vehbi Koç Vakfı hakkında Sayın Semahat Arsel’in verdiği bilgilere o nedenle önem verdik.
Koç Vakfı’nın "yardımseverliği kurumsallaştırdığı" ifade ediliyor. Geride kalan 40 yıl boyunca yapılan bu tür yatırımların toplam değerinin 605 milyon doları bulduğu bildiriliyor.
Bunlar içinde Koç Üniversitesi gibi, "Koç Özel İlköğretim Okulu ve Lisesi" ve "Amerikan Hastanesi" gibi örnek düzeydeki kurumlarla, "Sadberk Koç Müzesi" gibi kendi türünde "ilk" denebilecek örnek kurumlar varmış.
Vakıf bugüne kadar 38 bin 772 öğrenciye de burs vermiş. Ancak Arsel "iyilik yapan insanın bir elinin verdiğini öteki elinin bilmemesi" gibi, insan onuruna saygıyı ön plana alan bir anlayışı bugüne kadar koruduklarını söylüyor. Yapılan yardımların o nedenle afişe edilmediği anlaşılıyor.
Günümüzün "sadaka kültürünü" savunan anlayışı ile Vehbi Koç’un koyduğu ilkeyi yan yana getirdiğiniz zaman hangisinin daha çağdaş olduğunu kolayca görüyorsunuz.
Vehbi Koç her gördüğünden ders almayı bilen, bunlardan iyi ve yararlı olanları ilk fırsatta yaşama geçiren bir insandı. Zaten "Vakıf kurarak yardımseverliği kurumlaştırma" fikrini de böyle edindiğini biliyoruz. Ancak 40 yılın ortalamasının sadece 1.5 milyon dolar olmasını az bulduğumuzu da belirtmek istiyoruz.