ATATÜRK devrimlerinin toplumu travmatize ettiğini söyleyen Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat’ın şimdi de Birinci, İkinci ve Üçüncü dönemlerde yani 1920’den, vefat ettiği 15 Mayıs 1928’e kadar "milletvekili" olan dedesi Hacı Bedir Ağa’ya sığındığı anlaşılıyor.
Dünkü Milliyet’te okuduk:
"Dedemin sadece 6 kişiye verilmiş olan kırmızı-yeşil şeritli İstiklal Madalyası’nı taşıyorum. Dedem (...) Atatürk’ün tanıdığı, Kurtuluş Savaşı’nda büyük yararlılıklar göstermiş ve İstiklal Madalyası almış bir şahsiyettir. (...) Böyle bir geçmişe sahip olarak ben Atatürk devrimlerine, cumhuriyete karşı olabilir miyim? Ayrıca ben Atatürk’ün demokrasiyi hedeflediğine inanıyorum. Benim eleştirilerim bugün hálá demokrasiyi içine sindiremeyenlere (...)" demiş.
Sayın Fırat’ın "dedesi" ve "Atatürk" hakkındaki sözleri güzel. Ama o düşüncelerin sahibi bir insan "Atatürk devrimleri toplumu travmatize etti" demez. Bu bir.
İkincisi Sayın Fırat bugün "hálá demokrasiyi içine sindiremeyenlere" dönük bir eleştiri yapmak istediyse onun yolu "Atatürk devrimleri toplumu travmatize etti" demek değildir. Kendisi de bilir ki eleştirdiği kişilerin bugün eleştirmeye değer bulduğu sözü veya eylemi ne ise, onu ortaya koyar ve eleştirisini o konuda yapar.
Sayın Fırat görüldüğü gibi konuştukça daha büyük yanlışlar yapıyor:
Tuttu, kendisini eleştirenlerin, hepsi 7 maddeden ibaret olan "Tevhid-i Tedrisat Kanunu"nun 36’ncı maddesinden haberleri olmadığından dem vurdu.
Onun mürekkebi kurumadan dedesi merhum Hacı Bedir Ağa’nın "sadece 6 kişiye verilmiş olan kırmızı-yeşil şeritli İstiklal Madalyası’ndan" söz etti.
Hemen belirtelim:
Hacı Bedir Ağa’nın İstiklal Savaşı sırasında Atatürk’e verdiği destek Büyük Nutuk’ta bizzat Atatürk tarafından da ifade edilmektedir. Kendisinin Gaziantep’in Fransızlara karşı verdiği kurtuluş mücadelesinde de bizzat savaştığı bazı kaynaklarca ileri sürülüyor. O nedenle TBMM’nin sadece "Birinci Dönem Milletvekillerine" verdiği "Beyaz şeritli İstiklal Madalyası" ile değil, aynı zamanda savaşmış milletvekillerine verilen "Kırmızı-Yeşil" şeritli İstiklal Madalyası ile taltif edildiği de doğrudur. Ancak bu madalya "sadece 6" değil, "sadece 23" kişiye verilmiştir.
Ama Bedir Ağa’nın daha sonra Şeyh Sait isyanında Şeyh Sait’e destek verdiği, bu yüzden "sürgün edildiği" yolunda bir iddia da vardır. Ne ölçüde gerçek olduğunu saptayamadığımız bu iddiaya da açıklık getirilmesi Sayın Fırat’ın sözleriyle ilgili öteki değerlendirmeleri aydınlığa çıkaracaktır.
Öteki değerlendirme derken özellikle CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın "Bugün yaşananların 1920’lerdeki modernleşme projesinin rövanşı mücadelesi" olduğu yolundaki sözlerine atıfta bulunmak istiyoruz.
Gerçekten Atatürk devrimlerine karşı çıkanların -Sayın Fırat’ın deyimiyle, travmatize olanların- çok partili dönemle birlikte, dinmek bilmeyen bir "Atatürk’ten hınç alma" kavgası başlattıkları bilinmektedir. Terakkiperver Fırka ve Serbest Fırka’nın ömrü kısa olunca aynı kadrolar Demokrat Parti’ye sığınmışlar, o da bitince CHP karşıtı hangi parti varsa kendilerine orada yer aramışlardır.
Baykal’ın dediği doğrudur. Bugünkü kavgaların çoğunun kökü o dönemlere -hatta Tanzimat’a- kadar uzanmaktadır. D.M.M. Fırat’ınki de o cümleden midir, aydınlatmak kendisine düşer.