Kılıç’ın ilk konuşması

ANAYASA Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç dün, mahkemenin kuruluşunun 46’ncı yıldönümü dolayısıyla yapılan törende ilginç bir konuşma yaptı. Örneğin "Yüz elli yıllık çağdaş uygarlık mücadelemiz, toplumsal dönüşümün ancak ve ancak çağdaş Batılı değerler paralelinde, tek meşruiyet kaynağı özgürlükler olan demokratik, laik ve sosyal hukuk devletine ulaşılmasıyla ileri bir düzeye taşınabileceğini göstermektedir" dedi.

Anıtkabir defterine önceki gün "Yüce Atatürk, kurduğun ve niteliklerini belirlediğin Cumhuriyet’e bağlılığımızı ve sana olan şükran duygularımızı yinelemeye geldik. Anayasa Mahkemesi olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da laik, sosyal, hukuk devletinin tüm niteliklerinin gerçekleşmesinde üzerimize düşen yükümlülükleri özenle yerine getirmeye devam edeceğiz" diye yazdığını da dünkü Hürriyet’te okuyunca zaten "Sayın Kılıç’ı biz mi yanlış biliyoruz? Yoksa o bildiğimizden farklı olmadığı halde bu resmi mi veriyor?" demiştik.

Özellikle Cumhuriyet’in temel değerleri konusunda duyarlı olmadığı ileri sürülen birini Anayasa Mahkemesi Raportörlüğü’ne tayin ettiği yolundaki haberler henüz çok taze iken...

Sebep ne olursa olsun, gerçek şu ki dünkü Haşim Kılıç, önceki başkanlardan farklı bir görev anlayışı taşımadığı izlenimini verdi.

Bu izlenimimiz yerinde mi değil mi diye, önceki başkanlardan Ahmet Necdet Sezer’in, Mustafa Bumin’in, Tülay Tuğcu’nun yaptığı "Yıldönümü Töreni" konuşmalarını Kılıç’ınkiyle karşılaştırdık. Saptayabildiklerimizi şöyle özetlemek mümkün:

Önceki başkanlar da aynen Kılıç gibi, "hukuk devleti"nin, "yargı bağımsızlığının" altını çizmişler. "Yargı kararlarını eleştirme"nin bir hak olduğunu ama bunu "yargıyı etkileme" hatta "tehdit etme" boyutlarına taşıyanlara karşı çıkmışlar. Bu konuda Kılıç öncekilerden daha açık konuşmuş. Dediği özetle şu:

"Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesi’ne intikal etmiş davalarla ilgili olarak, gerek ulusal gerekse uluslararası çevrelerce Mahkemeyi yönlendirme, etkileme ve baskı altında tutma girişimleri büyük bir üzüntü ile takip edilmektedir (...)"

Önceki başkanlar Anayasa’nın ve yasaların kendilerince yanlış hükümlerinin değiştirilmesini talep etmişler. Örneğin Sezer ile Bumin, Cumhurbaşkanının yetkilerinin azaltılmasını önermişler. Bumin 39’uncu yıldönümü konuşmasında, Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçimi yetkisinin Cumhurbaşkanı’ndan alınıp "Yüksek Yargı organları Genel Kurullarına" verilmesini önermiş. Oysa Kılıç, "Anayasa Mahkemesine üye seçme" konusunda Parlamento’ya yetki verilmesini istiyor.

Kılıç eski başkanlardan farklı olarak "Anayasa’nın tamamen değişmesini" de öneriyor. Yalnız bunun "tüm görüşlerin ve kesitlerin katıldığı müzakereci bir ortamda hazırlanıp kabul edilmesini" istiyor.

Dikkati çeken bir nokta daha var... Kılıç, yargının "bağımsız" ve "mutlak anlamda tarafsız" olmasını istiyor. Oysa Sezer, Bumin ve Tuğcu, "yargı"nın "görevini yansız ve bağımsız biçimde yerine getirmesini" savunuyorlar ama bu yansızlığın "Atatürk ilke ve devrimleri" karşısında da yansızlık anlamına gelemeyeceğini vurguluyorlar. Kılıç’ın "mutlak anlamda tarafsızlık" talebi bu görüşle çatışıyor mu, o anlaşılmıyor.
Yazarın Tüm Yazıları