ÖNCE Başbakan Tayyip Erdoğan’a Kıbrıs Barış Harekátı’nın 34’üncü yıldönümü dolayısıyla Kıbrıs’taki soydaşlarımıza yaptığı vaat nedeniyle teşekkürlerimizi ifade edelim.
Sayın Başbakan orada KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ve diğer izleyiciler önünde alenen ve resmen:
"Kapsamlı çözüm ancak Ada’daki gerçekler temelinde mümkün olabilecektir. Kimse, ama hiç kimse, Kıbrıs Türk halkının kendi yönetiminden, eşit statü ve eşit ortaklıktan vazgeçmesini ve azınlık olarak yaşamayı kabul etmesini beklemesin.
Hiç kimse boş hayaller kurup bu parametreleri değiştirme gayretkeşliği sergilemesin. Kapsamlı çözüm Kıbrıs Türk halkı ve KKTC’nin kurucu ve eşit olarak yer alacağı yeni bir ortaklıkla mümkün olacaktır" dedi.
Biz özellikle Avrupa Birliği’nin baskılarını da dikkate alarak, bu kadar açık konuşmasını beklemiyorduk.
Beklemiyorduk çünkü o sırada yanı başında bulunan KKTC Cumhurbaşkanı Talat’ın Rum lideri Hristofyas’la yaptığı 1 Temmuz görüşme nedeniyle yayınlanan açıklama bunun tem tersini söylüyordu.
Anımsanacaktır, söz konusu görüşme ardından Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Kıbrıs’taki Temsilcisi Taye-Brook Zerihoun, basına resmen, "İki lider, prensipte anlaştıkları tek egemenlik ve tek vatandaşlık konusunu görüştü" demişti. Böylece KKTC’nin bugüne kadar savunduğu, "iki halklı, iki kesimli, iki kurucu devletin eşit siyasi statüde olacakları yeni bir yapı şarttır" tezinin terk edildiği açıklanmıştı.
Mehmet Ali Talat bugüne kadar bu açıklamayı tekzip etmedi. Tam tersine KKTC Cumhurbaşkanlığı’nın resmi internet sitesinde bildirildiğine göre kendisini ziyaret eden bir grup KKTC vatandaşına:
"Kıbrıs sorununun çözümünü istiyorsak ve murat ediyorsak, eğer bir ’Birleşik Kıbrıs’ olacaksa, tek egemenlik, tek yurttaşlık olacağı kesindir" dedi.
Sitede bildirildiğine göre sözlerine devam ederek, "Dünyada iki egemenliğe veya iki vatandaşlığa sahip devlet olmadığını" ilave etti.
Oysa İstanbul CHP Milletvekili Şükrü Elekdağ’ın 15 Temmuz gecesi Meclis’te yaptığı konuşmada değindiği gibi, "Tek egemenlik ve tek vatandaşlık ilkesi" üzerine bina edilen anlaşmanın götüreceği tek adres, "KKTC’nin Kıbrıs devletini temsil eden Rum yönetimine eklemlenmesi ve Kıbrıs Türk halkının Rum hakimiyeti altına sokularak azınlık hüviyetine indirgenmesi"dir.
Dahası... 1 Temmuz açıklamasıyla ortaya çıkmış oldu ki, Mehmet Ali Talat, Annan Planı’nın öngördüğü "bakir doğum" ilkesinden, bir başka deyişle "adadaki iki halkın kurdukları yeni iki devletin bazı konularda egemenliklerini kuracakları ortak merkezi yapıya bırakmaları suretiyle kurulan çatı" modelinden vazgeçmiştir.
Oysa adadaki Türk halkı, Annan Planı’na kabul edebileceği koşulların asgarisini içerdiği için "Evet" oyu vermişti.
Başbakan Erdoğan, Mehmet Ali Talat’ın Hristofyas’a verdiği sözün Türkiye yönünden değeri olmadığını ilan ettiğine göre, gelişmelerin gerisini hep birlikte ve dikkatle izlememiz gerekiyor. Öyle ya... Sonunda kime teşekkür edeceğimizi, kime lanet okuyacağımızı bilmeye ihtiyaç olacak.