MAALESEF artık yalama oldu. O nedenle bugünkü hükümetin ne "kırmızı çizgi" türü laflarına itibar eden var ne de "Gerekirse Irak’a girer PKK’ya gerekli dersi veririz" türü tehditleri ciddiye alınıyor.
O nedenle olacak ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson, bir onbaşıları HAMAS tarafından kaçırıldığı için Ortadoğu’yu savaş alanına çeviren İsrail’in yaptıklarını "meşru savunma" sayıyor ama sıra bizim 35 bin insanımıza patlayan PKK terör örgütünü vurmaya gelince "tek başına yapacağınız böyle bir operasyon mantıklı ve akıllı olmaz" diyor.
Demekle yetinmiyor aba altından bir de sopa gösteriyor.
Çünkü bu hükümetin PKK terörünü bitirecek dirayet ve ehliyete sahip olmadığı artık cümlece malum...
Nitekim Başbakan Tayyip Erdoğan 16 Temmuz günü Ağrı’da "Bugüne kadar işin üzerine hep sabırla gittik., demokratik çizgide halledelim istedik. Ancak (bir gün önceki 5 şehide ilaveten) 8 yavrumuz şehit oldu. Bunlar artık çekilir şeyler değil. Yarın (önceki gün) sabah yapacağımız toplantı ve Bakanlar Kurulu çok şeylere gebedir" deyince de ciddiye alınmadı. Hoş yapılan toplantılar vs. de elle tutulur, umut bağlanır bir sonuç vermedi. Topu topu ABD ile Irak’ın Ankara Büyükelçileri Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldılar ve daha önce çiğneye çiğneye sakız olmuş "Sabrımız taştı" mesajları tekrarlandı.
Sabrımız taşmışmış...
Aslında Başbakan Tayyip Erdoğan bu sözleri tam üç yıl önce, üstelik aynen bu şekilde o tarihte ABD’nin Ankara Büyükelçisi olan Eric Edellman’a da söylemiş ve buna ilişkin haberler 13 Temmuz 2003 tarihli gazeteleri süslemişti.
Onun ardından Erdoğan kendince yeri geldiğinde bu sözleri hemen hemen bu şekilde pek çok kere tekrar etmiş, örneğin Taha Akyol’un CNN Türk’te 13 Temmuz 2005 tarihinde yayınlanan Eğrisi-Doğrusu isimli programında "Yeri geldiğinde sınır ötesi operasyonlar yaparız" demişti. Nitekim Ankara’ya gelip kendisiyle görüşen ABD Genelkurmay Başkanı Richard Myers’e "Gerekirse sormadan (Irak’a) gireriz" dediği 25 Temmuz 2005 tarihli Hürriyet’te yer almıştı.
Bu hükümetin terörle mücadele konusunda başarılı olması için önce temel koşulların oluşması lazım. Öyle ya, herkese "Terörle mücadelede çifte standart olmaz" diye akıl veren bir hükümetin başkanı tutar "teröre destek verdiği"Birleşmiş Milletler’in Türkiye tarafından da benimsenmiş kararıyla tüm dünyaya ilan edilmiş bir Arap zengininden söz ederken "O zattan kendim kadar eminim" derse onun "çifte standart" konulu eleştirilerini ciddiye alan olur mu?
İkincisi... Başbakan’ın 2003 yılında "sabrının taştığını" ama 2005 yılı Ağustosu’nda "demokratik açılım" politikası benimsediğini biliyoruz. Şimdi de o politikayı terk ettiğini ilan ediyor.
Daha biz Başbakan’ın ve hükümetin hangi politikayı sonuna kadar sürdüreceğinden bile emin değiliz. Başkaları neden güvensin?