Paylaş
Herkes kendini birçok yolun birleştiği bir kavşakta hissediyor. İşin kötü yanı hangi yolun ucu çıkmaz, hangi yol selamete ulaştırır net olarak söyleyebilen yok.
Kuşkusuz herkesin bir fikri var da... Doğrusu hangisi?
İktidar ortaklarının, Sayın Demirel'in Çankaya'da beş yıl daha görev yapmasını temin için getirdikleri 407 imzalı öneri, bizzat öneri sahiplerinden 140 kadarı tarafından, cami avlusuna terk edilmiş nesebi gayri sahih bir bebek gibi ortada bırakıldıktan sonra gerçekten herkes şaşkına döndü.
Böyle bir günde kulaklar ‘‘kim ne diyor?’’a yönelir.
Eğer Başbakan ve DSP Lideri Bülent Ecevit'e bakarsanız, 5 Nisan Çarşamba günü yapılacak ikinci oylamanın sonucunu almadan bir şey söylemek doğru değil.
Sayın Ecevit, Meclis'ten yükselen güçlü bir ‘‘Hayır!’’ sesini duymazdan ve birinci oylamanın sonuçlarını görmezden gelmek için hangi sebebe sahip bilemiyoruz. Eğer Hindistan'a gitmeden önce verdiği demeçte milletvekillerini, ‘‘ikinci oylama sırasında iki adım ötesini de göz önünde tutarak değerlendirme yapmaya’’ yarı tehditkár bir ifadeyle çağırmış olmasına umut bağlıyorsa, yanılma ihtimalinin çok yüksek olduğunu şimdiden söyleyebiliriz.
Keza Sayın Bahçeli'nin ikinci oylamaya umutla baktığı izlenimini veren, ancak gerekçesi bilinmeyen iyimserliği de halen pek yersiz görünmektedir.
Kaldı ki Sayın Ecevit böyle bir durumda milletvekillerinin (ve bir kurum olarak parlamentonun) nasıl hareket ettiğini, merhum Orgeneral Faruk Gürler'in cumhurbaşkanı seçilmesi yönündeki baskılara 1973'te karşı koyanların başında gelen kişi olarak çok iyi bilir.
Bu sözlerimiz, Sayın Demirel'in bir süre daha Çankaya'da kalmasının yurdumuz için yararlı olacağı yolundaki düşüncemizden caydığımız anlamına gelmiyor. Tam tersine biz de aynen Sayın Ecevit gibi, milletvekillerinin iyi kötü kurulmuş siyasi istikrarı bozacak kadar sorumsuz davranmamalarını istiyoruz.
Ama bunun gerçekçi bir beklenti olmadığını da görmeliyiz. Çünkü milletvekilleri arasında kendisini hükümete girmeye layık bulmayan yoktur. O yüzden hükümetler aslında milletvekillerinin desteğiyle değil, onlara rağmen ayakta kalırlar. O yüzden de ilk fırsatta devirilirler.
Bu gerçekleri dikkate alınca Adalet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk'ün, ‘‘Meclis'te yapılan birinci oylama ile izhar edilen iradenin ne anlama geldiğinin iyi anlaşılması’’ yönündeki çağrısı anlam kazanmaktadır. Çünkü Türk, milletvekillerinin, Sayın Demirel'in görev süresinin şu veya bu şekilde uzatılmasına karşı çıktıklarının görülmesini ve buna göre bir yol tutulmasını istiyor.
Gerçekçi olan yaklaşım budur.
O nedenle belki de, bugünkü tutumunda ısrar ederse, iki adım sonra neler olabileceğini Sayın Ecevit'in dikkate almasında daha çok yarar vardır.
Paylaş