KIBRIS'tan iyi haberler geliyor...KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile Güney Rum Yönetimi Lideri Glafkos Klerides ilk defa aracısız ve yüz yüze görüşme masasına oturdular.
Şimdilik şekli sayılabilecek, o yüzden önemsenmeyebilecek ikinci bir gelişme daha yaşandı:
Rauf Denktaş'ın Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin Temsilcisi Alvaro de Soto onuruna bu akşam vereceği yemeğe -galiba biraz da laf olsun diye- çağırdığı Klerides, hiç beklenmedik bir şekilde, daveti kabul etti. Dahası... O da Denktaş'ı, 15 Ocak'ta yapılacak ikinci görüşme akşamı kendi resmi ikametgáhına, birlikte yemek yemeye davet etti.
Bunlar vitrindeki görüntüler.
İki liderin içeride ne görüştükleri hakkındaki bilgiler şimdilik çok sınırlı. Yalnız Denktaş'ın ‘‘adada iki ayrı ulusun ayrı ayrı ve yan yana yaşamalarını’’ mümkün kılacak önerilerini yazılı olarak Klerides'e ilettiği, bir de Klerides tarafından yakın günlerde CNN Türk'e verilen demeçle ilgili ayrıntılı bilgi istediği bildiriliyor.
Anımsatmak için söyleyelim:
Bu demeçte Klerides tek devlet çatısı altında yaşayacak Türklere güçlendirilmiş azınlık statüsü vermekten yana olduğunu bildirmişti. Bu bilindiği gibi Denktaş'ın teziyle taban tabana zıt bir görüştür.
Klerides'in Denktaş'a verdiği yanıtı bilmiyoruz. Ama içerik konusunda bir anlaşma beklemek için henüz çok erken olduğu belli.
Aslını ararsanız iki taraf eski tezlerinde ısrar ederlerse uzlaşmaları hiç de kolay değil. Çünkü o denklem kilitlendi. O nedenle oyunu yeniden başlatmak ve kartları tekrar dağıtmak en doğru yol olur.
Bunun için daha önce yine bu sütunda iki kere dile getirdiğimiz bir önerimizi tekrarlamak istiyoruz:
Kıbrıs sorununun çözümünde nedense adadaki iki toplum ile Türkiye ve Yunanistan'ı aklımıza getiriyoruz ama, orada iki adet askeri üssü olan, üstelik adada kurulan devletin statüsünü ve geleceğini güvenceye bağlayan 1960 Londra ve Zürih Anlaşmalarına ‘‘garantör ülke’’ olarak imza atan İngiltere'den hiç ama hiç söz etmiyoruz. Çözümde İngiltere'nin de bir şeyler yapması gerektiğini düşünmüyoruz.
Oysa İngilizler adadaki üslerinden KKTC sınırındaki Dikelia'yı Türkiye'ye bırakıp Güney'deki Akrotiri'yi korusalar her şey çözülecek. Çünkü o takdirde adadaki Türk Kolordusu bu üste konuşlanacak. Böylece hem adadaki Türklerin hem de Türkiye'nin güvenliği sağlanmış olur.
Dikelia toprağı zaten Kıbrıs'taki devlete (devletlere) değil, İngiltere'ye ait olduğu için hem Kıbrıs devletinin toprak kaybı olmaz hem de ‘‘Türklerin adadaki işgali’’nden söz edilemez. Dahası... O sayede iki toplumun birbirini ezmesine imkán kalmaz.
Gördüğünüz gibi bu çözümde ‘‘Konfederasyon’’ tezinde ısrara da gerek kalmıyor. Yani Klerides'i de memnun etmek mümkün oluyor.
Burada tek ince nokta, İngilizlerin bir defa olsun, faturayı başkasının önüne koymaktan vazgeçip, masrafa katılmalarıdır.