Paylaş
Zoraki dostluk bir yerden bir gün patlak verir. İran'ın Türkiye ile görünmek istediği ‘‘dostluk ilişkisi’’ gibi...
Nitekim Türk savaş uçaklarının 18 Temmuz Pazar sabahı Kuzey Irak topraklarında bombaladıkları bir PKK kampını bahane ederek kıyameti kopardılar.
‘‘4 adet Türk savaş uçağının İran-Irak sınırı yakınlarındaki Piranşehr bölgesinde bulunan bir askeri karargáha bir roket, yakınındaki aşiret çadırına da iki roket atarak biri subay 5 kişinin ölümüne, 3'ü asker 10 kişinin de yaralanmasına yol açtığını’’ ileri sürdüler.
Türkiye bilindiği gibi hemen tepki verdi. Nitekim Başbakan Bülent Ecevit'in 19 Temmuz tarihli demeci son derece açıktı:
‘‘Bana böyle (İran topraklarını bombalama gibi) bir durumun söz konusu olmadığını, bir yanlış yorum olabileceğini söylediler. Fakat yerinde ve birlikte bir teknik inceleme yapmaya Türkiye hazırdır’’ dedi.
Bu ne demektir?
‘‘Yanlışlık yapıldıysa ortaya çıkarmak için birlikte inceleyelim. Hatamız varsa kabul ederiz. Ama yoksa siz de Türkiye'yi suçlamak için bir neden bulunmayan bir olayı istismar etmeyin’’ demek değil midir?
İyi niyetli olsalar Türkiye'nin önerisine karşı çıkarlar mı?
Hayır... Günlerdir kaşıyıp duruyorlar.
Tam o sırada iki Türk askerinin -belli ki yanlışlıkla, yoksa neden yapsınlar?- İran sınırından öte tarafa geçip de gözaltına alınması olayı cereyan etti.
Ecevit'in önceki akşam söylediği gibi, ‘‘sanki iki asker İran'ı istila edecekmiş’’ gibi vaveylayı bastılar.
Özellikle kapalı rejimlerde halkın dikkatini ülkenin içindeki kötü gerçeklerden başka konulara çekmek için böyle olaylar istismar edilir. Ülke bir -veya birden fazla- düşmanın tehdidi altında imiş gibi gösterilir. Halkın kendi aralarındaki görüş farklılıklarını -özellikle yaşamın zorluklarından doğan sorunları- unutup ‘‘düşmana karşı tek vücut halinde birleşmesi’’ sağlanır.
Böylece ülkeyi yönetenler üzerlerindeki baskıdan kurtulup bildiklerini okuma şansına kavuşurlar.
Belli ki İran'da üniversite öğrencilerinin temmuz başında dile getirdikleri ‘‘özgürlükçü’’ talepler Molla'ları fena halde rahatsız etti.
Gençleri baskı altına alırken genel kamuoyunun dikkatini ‘‘İran'ın karşı karşıya bulunduğu dış tehlikelere(!?)’’ çekmek için bu fırsatı kullandılar.
Kamuoyunun dikkatini böyle uyduruk nedenlerle başka konulara çekmek çare olsaydı, bu taktikleri tarihi boyunca sayısız defa kullanmış olan İran bugüne kadar çoktan abad (mamur, şen, bayındır) olurdu.
Paylaş