Paylaş
Gerçi ortada İranlılar tarafından yapılmış resmi bir beyan yok. Ama beraberinde 120 kadar Türk işadamı olduğu halde Tahran'a giden Dış Ticaret Müsteşarı Kürşad Tüzmen'in sözlerine bakarsanız, İranlılar, ‘‘Bizi eski yönetimle karıştırmayın’’ diyorlarmış.
Tahran'a giden arkadaşımız Metehan Demir şöyle bildiriyor:
‘‘TÜRKİYE ile hassas bir dönem yaşayan İran'ın Sanayi Bakanı Rıza Shafei Ankara'ya çağrıda bulunarak, ‘Bizi önceki yönetim ile karıştırmayın. İran lideri Muhammed Hatemi geçmişe dönük mirastan sorumlu değildir. Sizinle yeni bir beyaz sayfa açmak istiyoruz' dedi.’’
Biz bu ‘‘dolaylı’’ beyanların özellikle uluslararası ilişkilerde kimseyi bağlamadığını düşünürüz. O nedenle böyle rivayete dayalı politika değişikliklerine önem vermeyiz.
Muhammed Hatemi’nin Mayıs 1997'den beri İran'da cumhurbaşkanı olması kuşkusuz olumlu bir puandır. Ama bu yüzden İran gerçekten değiştiyse, onun somut kanıtlarını istemek, ilgili herkesin hakkıdır.
Kaldı ki bugüne kadar İranlı yetkililerden hiçbirinin ‘‘Biz artık değiştik’’ demediği de bir gerçektir.
Dememek bir yana... Türkiye'de İranlı ajanlar tarafından veya İran diplomatlarının uşağı yobazlar tarafından bunca cinayet işlendi.
Bizzat İranlı diplomatlar arabalarının bagaj kısmına bir papates çuvalı yükler gibi yükleyip adam kaçırırken yakalanıp sınır dışı edildiler.
İran'ın Türkiye'deki yasa dışı faaliyetleri bu kadar somut örneklerle kanıtlandığı halde İran bir kere olsun özür dilemeye teşebbüs dahi etmedi.
İran'da eğitilmiş yobaz teröristlerin verdikleri ifadeler, İran'ın Türkiye'yi istikrarsızlaştırma ve mümkünse laik cumhuriyeti yıkma çabalarını inkarı mümkün olmayacak kadar açık bir şekilde ortaya koyduğu halde İran, kös dinlemeye devam etti.
Muammer Aksoy'dan itibaren saymakta artık zorlanacağımız kadar çok aydınımız İran'ın kanlı ellerinde can verdi.
Bu o kadar belirgin bir gerçek haline geldi ki, son olarak Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcıları tarafından hazırlanan Hizbullah isimli cinayet şebekesi eylemlerine ilişkin iddianamenin önemli bir kısmı, İran'ın karıştığı olaylara ayrıldı.
İran Devleti böyle eylemlere girer mi girmez mi merak edenler, Berlin'de Kürt kökenli 4 İranlı'nın öldürülmesi üzerine Federal Almanya yargısının İranlı Bakan Ali Fallahyan hakkında tutuklama kararı çıkarttığını unutmasınlar.
Keza Tahran'da geçen yıl 5 İranlı aydını İran İstihbarat Bakanlığı mensuplarının öldürdüğü kesin olarak bilinen bir gerçektir.
Tüm bunları göre göre sırf İran'a mal satıp mal almak uğruna bu ülkenin elindeki kanları görmeyecek miyiz?
İran eğer değişti ise, bunu ispat etmek İranlılara düşer. Onun avukatlığı herhalde bir Türk bürokratının işi değildir.
Paylaş