TELEVİZYONU açtığımızda CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın "türban"la ilgili "Velev ki bir siyasi simge olarak taktığını düşünün. Bir siyasi simge olarak takmayı suç kabul edebilir misiniz? Simgelere, sembollere, özgürlüklere yasak getirebilir misiniz?" şeklindeki sözlerine gönderme yaparak, "Başbakan’ın kafasının karışık olduğunu" söylüyordu.
Oysa "Başbakan’ın kafasının karışık olduğunu" düşünen kim varsa, bilmelidir ki, "Başbakan’ın kafası fevkalade net"tir.
O hedefini bilmekte, o yönden hiç sapmamakta, zaman zaman yumuşak, zaman zaman sert ifadeler kullansa, ara sıra şaşırtmalara başvursa da şaşmaksızın amacına doğru yol almaktadır.
Hele bir de gelecek yıl mart ayında yapılacak yerel yönetim seçimlerinde yüzde 46.7’nin üstüne çıksın -örneğin yüzde 50’lere, 60’lara ulaşsın- siz Tayyip Erdoğan ne imiş, o zaman göreceksiniz.
Hoş, CHP kendi içinde birbirinin gözünü oymakla, öteki partiler de Türkiye’yi uzaktan seyretmekle vakit geçirdiğine göre, Erdoğan’ın yerel seçimlerde yüzde 60’lara ulaşmasına da kimse sürpriz diye bakmasın...
Konu tabii o değil.
Başbakan elbet ne dediğini biliyor. Dediğinin Anayasa’nın 24’üncü maddesinin "Kimse Devletin (...) temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma (...) amacıyla, her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz" şeklindeki hükmüne de, siyasi partilerle ilgili öteki Anayasa ve yasa hükümlerine aykırı olduğunu da biliyor.
Ama geçenlerde "Merkez Bankası’nın Ankara’da olması yasa emri ise o yasayı da değiştiririz" anlamındaki çıkışı gibi, "Üniversitelerdeki türban yasağını meşru sayan mahkeme ise, biz de Anayasa’yı değiştirir mahkemelerin elini bağlarız" demek istiyor.
Sayın Başbakan mahkemelere kızınca yasa değiştirmeye fena alıştı... Nitekim Adalet ve Kalkınma Partisi’nin(AKP) yargıda kadrolaşmasını engelleyen idari yargıya kızdı ve Meclis’ten bu konuyla ilgili yönetmeliği geçersiz kılan bir yasa çıkarttı.
Ardından, "Mahkeme cem evini ibadethane saymıyorsa, yasayla onu da çözeriz" anlamında konuştu.
Türban konusunda da "mahkeme" kararını "yasa" ile geçersiz hale getirmeyi aklına koyduğuna göre "hukukun üstünlüğü" kavramı nerede kalıyor?
Ama söyleyelim... "Türban" konusunu Anayasa ile çözmeye kalksa bile Anayasa’nın değiştirilemeyen, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen ilk üç maddesi var ya... O maddeler orada durdukça ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihat değiştirmedikçe istediği sonucu alamaz.
Biliyorsunuz Anayasa’nın 2’nci maddesi "Türkiye Cumhuriyeti (...) laik (...) bir hukuk devletidir" diyor. AİHM ise, elindeki metinlerin hiçbirinde "laiklik"ten söz edilmediği halde "laikliği demokrasinin ayrılmaz bir parçası" sayıyor ve kararlarını verirken, "laikliği korumayı amaçlayan düzenlemeleri meşru" gördüğünü söylüyor. Örneğin Leyla Şahin davasının gerekçesinde "üniversitelerin dine ilişkin simgeleri engelleme hakkı bulunduğunu" kabul ediyor.
Sayın Başbakan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni lağvedebiliyor mu?