Paylaş
BİN dört yüz küsur yıllık bir geleneği üç bayram, beş bayram boyu gazete yayınlarıyla değiştirmek kolay olsaydı, sadece Türkiye değil, ilkel ádetleri yüzünden uygar álemin dışına itilmiş öteki toplumlar da çoktan değişirdi.
Özellikle Kurban Bayramı'nda, çok haklı olarak tepki duyduğumuz, ortalıkta, üstelik hayvana eziyet ederek ‘‘kurban kesme’’ vahşetine daha bir süre katlanmaya mecbur olduğumuzu o nedenle iyi bilelim.
Bilelim ama bu hunharlığa, aynen dün nerdeyse tüm gazete ve televizyonlarımızın yaptığı gibi her zaman ve her yerde isyan edelim.
Onunla kalmayalım, halen Meclis'te bekleyen Hayvan Hakları yasa tasarısının, bu tür ilkellikleri, hunharlıkları ve vahşeti engelleyecek şekilde yasalaşması için elimizden geleni yapalım.
Bir gerçek var:
Bizim toplumumuz değişimlere öteki birçok toplumdan, özellikle gelişmiş Batı toplumlarından daha açıktır.
Mübalağa yaptığımızı düşünenlere örnek verelim:
İngiltere Avrupa Birliği'ne üye olalı çeyrek asrı aşkın zaman geçti. Avrupa Birliği kuralları -zorlamıyor olsa bile- İngiltere'deki araba trafiğinin de tüm öteki üyelerde olduğu gibi sağdan gitmesini gerektirdiği halde İngilizler böyle bir değişikliğe henüz cesaret dahi edemediler. Yüzlerini yıkarken lavaboyu, banyo yaparken de küveti doldurup, kirlenmiş suyu tekrar kullanma yanlışından hálá vazgeçemediler.
Evinize aldığınız ABD menşeli herhangi bir yiyeceğin üzerindeki ağırlık ölçüsüne bakınız. Veya bir ABD televizyon istasyonunun verdiği hava raporunu izleyiniz. Orada göreceksiniz ki tüm dünyanın aksine ağırlık ölçüsü olarak hálá İngiltere kolonisi oldukları yıllardan kalma onz'u (ounce) kullanıyorlar. Hava sıcaklığını da santigrat (centigrade) yerine Fahrenhayt'la (Fahrenheit) ifade ediyorlar.
Oysa bizim toplumumuz 15 yıllık bir süre içinde kabul ettiği tüm yeni değerleri (Atatürk devrimlerini) üç kuşaklık bir zaman aralığında yaşam biçimi haline getirebilmiştir. O nedenle biz bu ilkelliğin de üstesinden kısa sürede geliriz. Hatta bugüne kadar bu sorunu çoktan çözerdik. Ne var ki -başta Sayın Süleyman Demirel ile Turgut Özal olmak üzere- popülizmi temel sayan politikacılarımız bir oy bir oydur düşüncesiyle bu tür ilkelliklere ses çıkarmadılar.
Ses çıkarmadıkları gibi ortalıkta kan akıtmayı teşvik de ettiler. Onlar için kesilen deve yahut inek veya koyun sayısı kadar mutlu oldular. Bunu sözle ifade edemedikleri zaman kurban edilen hayvanın kanını alınlarına sürerek duygularını gösterdiler.
O nedenle çözüme politikacılardan başlamalıyız. Sıra halka gelince iş kolay.
Paylaş