İkiyüzlü dostlarımız

BİZ temel bir inancımızı dile getirmek için ikide bir ‘‘Avrupa ile bütünleşme’’yi savunuruz ama, ‘‘Avrupalı’’ kimliğinin altında neler yattığını da göz ardı etmenin doğru olmadığına inanırız.

Bunlar temelde ‘‘kendini beğenmiş’’ olur. ‘‘Avrupalı’’ saymadıklarına tepeden bakarlar.

Hatta enayi yerine koymaya bayılırlar. Ama sıra ABD gibi çekindikleri bir ülkeye gelince, sus pus olurlar.

Avrupa Konseyi'ne bağlı İşkenceyi Önleme Komitesi'nin geride kalan eylül ayında Türkiye'deki cezaevlerinde yaptığı incelemelere ilişkin rapor yeni yayınlandı...

Bu raporu hazırlayan muhteremlere göre, durumunu pek merak ettikleri Abdullah Öcalan isimli idam mahkûmu baş teröriste verilen günlük gazeteler ve FM bantlı radyo yetmiyormuş. Ayrıca odasına (galiba suitine demek daha doğru olacak) televizyon da konulmalıymış.

Sevsinler!

Dünyada böyle bir örnek olmadığını bunlar bilmezler mi? Çakal lakaplı Carlos'a Fransızlar ne yapıyorlar, sormazlar mı?

Önce şu temel noktayı tespit edelim:

Bu işkenceyi önleme vs. isimli örgütler Türkiye'ye gelip bu hapishaneleri hangi hakla, yani neye dayanarak denetliyorlar?

Bizim imzaladığımız uluslararası anlaşmalara ve o anlaşmaların da ‘‘Çağımızda insan hakları kavramı evrenseldir. O nedenle bir ülke, kendi sınırları içindeki insan hakları ihlallerine başkaları karışamaz diyemez. Örneğin, Pekin'deki Tiananmen meydanında eğer Çin devleti halkın ‘insan haklarını' ihlal ediyorsa, buna Amerika'sı da müdahale hakkına sahiptir, İngiltere de, Japonya da... O yüzden Türkiye'deki ihlal iddialarını da ele alıp itiraz edebilirler’’ anlayışına göre yapılmış olmasına...

Peki Türkiye’ye gelip ‘‘Apo'ya televizyon da verin’’ diyenlerin 11 Eylül 2001 terör eyleminden sonra Amerikan polisinin hiçbir kanıta dayanmadan -sırf rengini yahut milliyetini beğenmediği için- Brooklyn Metropolitan Nezarethanesi'nde (Uluslararası Af Örgütü'nün 14 Mart 2002 tarihli açıklamasındaki ifadeyle) tutuklu bulunan önemli sayıda kişinin durumunu sorguladığına hiç tanık oldunuz mu?

Uluslararası Af Örgütü
bu haklarında herhangi bir suçlama olmadan hapsedilmiş kişilerin ‘‘hücrelerinden yaklaşık 10 adım uzakta olan güvenli duşlara götürülürken bile kelepçelendiklerini’’ bildiriyor. ‘‘Mahkemeye götürülenlerin ağır biçimde prangalandıklarını’’ duyuruyor. Bunların durumunu görmek için başvuran Uluslararası Af Örgütü'nün isteğinin reddedildiğini de ayrıca belirtiyor.

Hadi Amerika'ya laf etmeyi göze alamayışlarını -onların utanç hanesine kaydederek- görmezden gelelim:

Ya İsrail devleti adına Filistinli sivillere yapılanlara ses çıkarmamalarına ne diyelim?
Yazarın Tüm Yazıları