ÇOK şükür, "aklını peynir ekmekle yemiş" bir YÖK Başkanımız da var artık.
Göreve başlarken "özgürlükçü" olacağını vaat etti, ama ağzını ilk açışında üniversitelerden önce "yasaları gevşek bir şekilde uygulamalarını", onun ardından da "kışla disiplini" istedi.
Dünkü gazetelerde görmüş olmalısınız:
YÖK Başkanı, üniversitelerde yeni yarıyılın başlamasından bir gün önce tüm rektörlere talimat göndermiş. Anayasa’da MHP’nin "değerli katkılarıyla" gerçekleşen değişikliğe atıfta bulunmuş. Örneğin, yeni haliyle 42’nci maddenin, "Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yükseköğretim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez" dediğini belirtikten sonra, "Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir" hükmünü içerdiğini yazmış.
Böylece Anayasa’yı değiştiren iradenin bile, "bu konuda bir yasa çıkarılmadıkça bu hüküm uygulanamaz" dediğini itiraf etmiş.
Sonra ne yapmış?
Başkan bey, Anayasa’nın şart saydığı "yeni yasa"ya gerek görmemiş.
Öyle ya... Rektörlere -merhum Turgut Özal’ın "Anayasa’yı bir kere ihlal etmekle bir şey olmaz" vecizesini (!) andırır şekilde- "yasaları gevşek bir şekilde uygulamayı" tavsiye eden de o idi.
Bir insanın "hukuk"la ilgisi bu kadar zayıf olunca, ona her sorunun çözümü kolay görünür.
Nitekim Başkan bey, -yeni yardımcısı Prof. Dr. İzzet Özgenç’in kaleminden çıktığı izlenimini veren talimatında- "Anayasa değişikliği göz önünde bulundurulmak suretiyle uygulama yapılması, kamu görevi ifa eden yüksek öğretim kurumlarının yöneticilerinin görev, yetki ve sorumluluğunda olduğu izahtan varestedir" buyurmuş.
Dahası... Anayasa’nın açık hükmüne rağmen, "Anayasa’nın 10 ve 42’nci maddelerine göre uygulama yapılabilmesi için ayrıca bir kanuni düzenlemeye ihtiyaç bulunmamaktadır" demiş.
Yani, "Benim talimatım Anayasa’nın emrinden de önemlidir" diyor.
Peki neden öyle imiş?
Çünkü "hangi kıyafetlerin toplumsal ortamda giyilemeyeceğine dair açık düzenleme" meğer "Bazı KisvelerinGiyilemeyeceğine Dair"1934 tarih ve 2596 sayılı "Devrim Yasası"nda varmış.
Yüce Tanrım! Büyük Atatürk’ün "Devrim" yasasını "irticai" amaç için kullanan şu demagojinin ihtişamına veya iğrençliğine şapka çıkarılmaz da neye çıkartılır?
Bakın YÖK Yasası’nın "Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydı ile; yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafet serbesttir" diyen ek 17’nci maddesinden söz etmiyor.Çünkü Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay ve son olarak da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği kesin kararlar karşısında o maddeyi uygulamanın "laik devlet" ilkesine ters olduğunu biliyor.
Peki YÖK Başkanı’nınsığındığı 2596 sayılı yasa ne diyor?
O yasa, "ruhani"lerin yani din adamlarının, "izcilik, sporculuk" gibi konularla meşgul cemiyet ve okulların (üniversitelerin değil) özel kıyafet kullanmak istedikleri zaman uyacakları kuralların, "yabancı ülke temsilcilerinin" uyacakları kural ve yasakların ne olduğunu belirlemiş.
YÖK Başkanı o yasaya sığınacağına -bu kadar saçmaladıktan sonra- "Tababet ve Şuabatı (bölümleri) San’atlarının Tarz-ı İcrasına dair"1933 tarihli kanuna sığınsa daha iyi olmaz mıydı?