HUKUK, eldeki verileri gözardı etmemek kaydıyla yorum yapmaya açık olduğu için gelişir.
Siz aynı verilerdeki şu unsurun önemli olduğunu savunursunuz, onun yönlendirdiği sonuca ulaşırsınız, başkası farklı unsuru önemser, başka sonuca ulaşır.
Bunları sözün başında anımsatmamızın sebebi var:
Anayasa Mahkemesi’nin yapılan son Anayasa değişikliği ile ilgili kararı üzerinde tartışmalar sürüp giderken bazı yazarlar "Anayasa’nın 148’inci maddesinin açık hükmü karşısında Anayasa Mahkemesi, sadece şekil yönünden inceleyebileceği bir konuda esasa girerek kendi yetkisini aşmıştır, hatta yasama organının yetkisine tecavüz etmekle kalmayıp onun yetkilerini gasp etmiştir" iddiasını ileri sürüyorlar.
Daha önce de yazdık:
Anayasa’nın 148’inci maddesinin hükmünün açık olduğunu tartışan yok.
Ancak karşı karşıya bulunduğumuz olayda bakılacak tek hüküm 148’inci maddenin "Anayasa Mahkemesi (...) Anayasa değişikliklerini (...) sadece şekil bakımından inceler ve denetler" diyen hükmü değil ve olamaz.
Nitekim 1961 Anayasası daha sonra yani Nisan1971’de değiştirildiği zaman Anayasa’ya -değişik kelimelerle- aynı hüküm kondu. Anayasa Mahkemesi’nin,önüne gelen Anayasa değişikliklerini sadece "şekil" yönünden inceleyebileceği hükme bağlandı.
Ama bu sütunda "Esas" ve "Karar" numaralarını yayınladığımız olaylarda (kolay anlaşılacak şekilde söylüyoruz) hem "esasa" girdi hem de yapılmış değişikliği iptal etti.
Gerekçesi de "Eğer bir anayasa değişikliği, anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen maddelerini, dolaylı yoldan (onları işlevsiz bırakacak şekilde) değiştirmekte ise, Anayasa Mahkemesi buna izin vermez" diye özetlenebilecek görüşler içermekteydi.
Demek ki Anayasa Mahkemesi ortadaki "sadece şekil yönünden inceleyebilirsin" hükmünü gördüğü gibi Anayasa’nın,"Cumhuriyetin temel niteliklerini hedef alan değişikliklere izin verilmemesini" emreden hükmü de görmüş.
Bunu bir kere değil en az 4 kere yapmış. Bu içtihadını değiştirmeye de hiç gerek duymamış.
Daha da güzeli o zaman kimse yüksek mahkemeyi "yetki gaspında bulunmakla" suçlamamış.
Bir an diyelim ki "Anayasa Mahkemesi’nin bugünkü üyeleri Adalet ve Kalkınma Partisi’ne karşı görüşlere sahipler. O nedenle tuttular 10 ve 42’nci maddelerle ilgili değişikliği iptal ettiler."
Herhalde 1970, 1973, 1974, 1975 yıllarında da Adalet ve Kalkınma Partisi yoktu.
Kaldı ki Yüksek Yargı’nın,yasanın açık hükmüne rağmen uygulamanın büyük çapta değişmesine yol açan içtihatlarından biri, son günlerde gazetelerde haber konusu oldu:
Bilindiği gibi gazetecilerle işverenler arasındaki ilişkileri düzenleyen 5953 sayılı yasanın 14’üncü maddesi, "Gazetecilere ücretlerini vaktinde ödemeyen işverenler bu ücretleri geçecek her gün için yüzde iki fazlasıyla ödemeğe mecburdurlar" dediği halde Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu, yasanın amir hükmünü büyük çapta uygulamadan kaldırdı.