CHP’yi ve Deniz Baykal’ı bitirmek için Kurultay’dan sadece 3 hafta öncesine ayarlayarak alçakça bir tuzak kuranların hesabı çok çabuk ters döndü.
Birbirine düşeceği sanılan CHP delegeleri tam tersine kenetlendi. O kadar ki Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlığı Kurultay’dan bir hafta önce kesinleşti.
Ve görünen o ki, “Bir şer (kötülük) bir hayr (iyilik) doğurdu.”
Bu durumda Deniz Baykal’a da yeni Genel Başkan adayını destekleyeceğini ilan etmekten başka seçenek kalmadı.
Ancak CHP’nin içinde bulunduğu heyecan havası taze iken söylenecekler var.
Hem Kılıçdaroğlu’na hem de delegelere...
Önce Kılıçdaroğlu’na söyleyelim:
Şu anda sizi kabul edip kucaklamaya hazır bir geniş kamuoyu var. Ama ne genel kamuoyu ne de CHP örgütü sizin çok temel konulardaki görüşlerinizi bil(mi)iyor.
CHP’li olmanız elbet bu partinin politikalarını benimsediğinizi gösterir ama, Cumhuriyet’in kurucu değerlerine ne kadar bağlısınız? Bu konuda akılda kalan hiçbir açıklamanız yok.
Bunun içine elbet “laiklik” ilkesi giriyor, “PKK terörüne karşı partinin izleyeceği politika” giriyor. “Üniter ulus-devlet” giriyor. “Lozan”a nasıl baktığınız giriyor. Sonra demokrasiye, hukuk devleti ilkesine, Avrupa Birliği’ne nasıl baktığınızı, Türkiye’yi daha demokratikleştirecek çabalara ne kadar destek vereceğinizi kamuoyunun öğrenmesi gerekiyor.
Bunlardan çok daha kolay yanıtlayacağınız bir konu var. “İşsizliğe karşı hangi somut çözümleri” getireceksiniz?
En azından bunların yanıtını bilmezsek, Tansu Çiller’i Doğru Yol Partisi’nin başına getirenlerin estirdiği heyecan rüzgârını izleyen derin hayal kırıklığı gibi bir dönemi yaşayabiliriz.
Bir de tavsiyemiz var:
Daha Kurultay’a gelmeden, hem yukarıdaki sorulara yanıtlarınızı kamuoyu ile paylaşınız hem de çok acele bir “tüzük değişikliği” komisyonu oluşturarak milletvekili ve yerel yönetim adaylarını belirleme yetkisini (sağlıklı işleyen bir önseçim mekanizması kurarak) parti örgütüne bırakınız. Bu yetkinin yüzde 10 gibi bir bölümünü genel merkeze alabilirsiniz ama önce “lidervekillerinin” gerçekten “milletvekili” olmasının önünü açınız.
Bu bağlamda ilk olarak, Meclis Grup Salonu’na girdiğiniz zaman milletvekillerinizin ayağa kalkması ayıbına son veriniz.
Örgüte gelince:
Lütfen artık seçimlerden üç ay öncesine kadar pinekleyen, üç ay kala “Aday kim olacak?” kavgasına tutuşup birbirinin gözünü oyan bir örgüt olmaktan çıkınız.
Hem her gün halka gidiniz. Seçmenleri tek tek inceleyip yardımcı olunuz. Hem de “siyaset üretmeyi” ve bunu parti platformlarında tartışıp partiye yön ve dinamizm kazandırmayı deneyiniz. Örneğin aynen eski Kurultay’larda olduğu gibi 33’üncü Kurultay’da bir “Ana Davalar Komisyonu” kurulmasını, parti politikalarının çatısını orada kurmayı sağlayınız. CHP bunları yapan ve sonuç alan bir parti idi.
Partinin kanını iliğini sonraki yılların “tek adam” yönetimi kuruttu.