BU ne Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye hakkındaki raporu ne de Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin 636 üyesinden sadece 21’inin imzalayıp da Türkiye’ye akıl verdiği bildiriyle ilgili bir yazı... Bu yazı dünkü Hürriyet’te yer alan "Kıyamet kilisesinde kıyamet koptu" başlıklı haberden doğdu.
Kıyamet Kilisesi veya Kamame Kilisesi tüm tektanrılı dinler için kutsal bir şehir olan Kudüs’tedir. Hıristiyanlara göre Hazreti İsa çarmıhta can verdikten sonra bu kilisenin içinde bulunan mezara gömülmüş. O yüzden Kamame (yahut Kıyamet) kilisesi tüm Hıristiyanlık álemi için aynı derecede önemli ve kutsal sayılıyor.
Zaten dünkü Hürriyet’te yayınlanan haberin sebebi de bu. Bir Yunan Ortodoks kilisesi üyesi Hazreti İsa’nın mezarının bulunduğu bölmede gereğinden biraz fazla kalınca, Ermeni din adamı kızıp onu hırpalamış.
Sonra da olay büyümüş. Çünkü taraflar birbirine girmiş. Neticede İsrail güvenlik güçleri müdahale ederek Ermeni cemaatinden iki kişiyi gözaltına almaya mecbur kalmış.
Bu haliyle olay yine de hafif atlatılmış. Çünkü Kamame kilisesi hakkında meşhur Zeytindağ isimli kitabında Falih Rıfkı Atay’ın yazdıkları şöyle:
"Rahat döşeğinde ölmeyen İsa’nın mezarı etrafında çepeçevre Müslüman jandarmaları nöbet beklemektedir. Kilise içinin her parçası bir başka millete ayrılmış olduğundan, her millet kendi yerini süpürür, yıkar ve taşı üstüne yalnız o milletin ayağı basar. Birinin süpürgesi ötekinin taşına dokundu mu, cinayet olur ve İsa’nın mezarına gözyaşı yerine kan sıçrar. Şişli bastonlar gibi, Kudüs’te hançerli putlar vardır.
İsa’nın mezarı, üstünü temizlemek sevabı pay edilemediği için toz toprak içindedir. İpi koparak düşen çanı hiç kimse kaldırıp yerine takamaz. Beytüllahim (Betlehem) kilisesi de böyle idi: Enver Paşa, kilise camlarının niçin kırık bırakıldığını sorduğu zaman, masraf etmek sevabını milletlerin paylaşamadıklarını ve her teşebbüsün arkasından kan ve kavga çıktığını söylemişlerdi. Başkumandan (Enver Paşa) kiliseyi bir jandarma müfrezesi ile sardırdı ve kilisenin pencerelerine yeni camlar ancak böyle takılabildi.
Kamame kilisesinin en büyük günü, ateş günüdür. İsa ruhunun göğe çıktığı gün."
Falih Rıfkı Atay daha sonra bu "ateş günü"nü anlatıyor. İsa’nın mezarında yanan bir ateş varmış. Tören günü Patrik oraya girmeden üstünde kibrit var mı yok mu aranırmış. Sonra Patrik girdiği yerdeki ateşte yaktığı mumla dışarı çıkarmış. O ateşle yanan mumlar da kutsal sayılırmış.
Bunları anlatmamızın nedeni, "din" gibi "kutsal" değerler sistemini değil, onun adına bir şeyi kutsallaştırdığınız zaman nelerin yaşanabileceğini somut olarak ortaya koyuyor olması.
Atay aynı kitabında, Kudüs’teki "Ağlama Duvarı"nın da Yahudiler için kutsal olduğunu, oraya gelip Tevrat okuyan ve bir kağıda dileğini yazıp duvarın taşları arasına tıkıştıran Yahudilerin "yüzlerce yıldır döktüğü gözyaşının bu ağlama duvarını bir santim aşındıramadığını" kaydeder.
Daha önce de yazdığımızı anımsarız. Merhum Atay yıllar önce bizim de 8 senemizi verdiğimiz Dünya gazetesinin sahibi ve başyazarıydı. Bir gün İstihbarat odasına girip muhabirlere, "En iyisi ile en kötüsü arasında en az fark olan şey nedir?" diye sormuş. Çocuklar yanıt veremeyince, "Yobazdır kuzum yobaz!" diyerek odadan çıkmış.