BİR adım geri atmadan hedeflerine doğru ilerleyeceklerini Başbakan Tayyip Erdoğan yine söyledi. Partisinin taraftarlarına moral verdi.
Ama neyi "hedeflediği" sorusunun yanıtı henüz net değil.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, söz konusu hedefin en yumuşak ifadeyle "Ilımlı İslam Devleti" olduğunu düşündüğü için dava açtı.
Tayyip Erdoğan biliyorsunuz, "Ilımlı İslam Devleti" tanımlamasını sevmiyor. "İslam’ın ılımlısı ılımsızı olmaz. Bir tek İslam vardır" diyor.
İslam tek modele indirgenince de Yargıtay Başsavcısı’nın açtığı dava daha büyük önem taşıyor.
Ancak tam bu noktada Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) imdadına yine Milliyetçi Hareket Partisi yetişti. "Siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştıracak bir Anayasa değişikliği" yapma fikrini ortaya attı.
Şimdi karşımızda, Anayasa’nın hangi koşullarda partilerin kapatılmasına karar verilebileceğini düzenleyen 68 ve 69’uncu maddelerinin değiştirilmesini amaçlayan "değişiklik önerisi" konusu var.
Haberlere göre AKP hem "kapatılmayı zorlaştıran" hem de Anayasa Mahkemesi’ndeki davanın, "kapatma" ile sonuçlanmasını engelleyen bir öneriyi netleştirmiş. Yakında öneri TBMM Başkanlığı’na verilecek, eğer MHP desteklerse 367’yi aşkın oyla, ama MHP desteklemezse sadece AKP milletvekillerinin vereceği en az 330 oyla öneri kabul edilecekmiş.
Önce Anayasa Hukuku Profesörü Erdoğan Teziç’in Fikret Bila’ya söylediği ve dünkü Milliyet’te çıkan sözlerine göz atalım:
Teziç böyle bir değişikliğin, AKP hakkında açılan davayı etkilemeyi amaçladığını vurguluyor. Anayasa’nın 138’nci maddesi, "Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisi’nde (...) görüşme yapılamaz, herhangi bir beyanda bulunulamaz" dediğine göre böyle bir öneri Meclis’te görüşülemez, görüşülürse "Anayasa’ya aykırılık" oluşturur, tezini savunuyor.
"TBMM her istediğini yapar" diyebilirsiniz ama, TBMM’nin "isterse hukuku da çiğneyebileceğini" söyleyemezsiniz.
Hele Anayasa’nın değiştirilmesi "teklif dahi edilemeyen" hükümlerini işlevsizleştirecek önerileri kabul edip yürürlüğe koymak, TBMM’nin de yetkisi dışındadır. Anayasa Mahkemesi de onun için var.
Hadi biraz modaya uyalım... "Velev ki..." dediklerimizin tam tersi yaşandı, yani öneri geldi ve sadece AKP oylarıyla (yani 330’dan fazla ama 367’den az oyla) kabul edildi.
Mesele bitmiyor ki... O zaman yasalaşması için "halkoylamasına" sunulması zorunlu olacak.
İşte bu noktada CHP Genel Başkanı Deniz Baykal çok doğru bir laf ediyor. "Böyle bir halkoylaması, laik sistemin halkoylamasına sunulması gibi algılanır" diyor ve "halkoylamasına sunulsaydı laiklik Anayasa’ya girer miydi?" diye soruyor.
Gördüğünüz gibi bu aşamada olay bir siyasi partinin kapatılması veya kapatılmaması tartışmasından çıkıp "laikliği koruyalım mı, vaz mı geçelim?"e dönüşüyor. Bir başka deyişle Anayasal sistemin tamamen tersyüz olması ihtimali gündeme geliyor.
O zaman da Tayyip Erdoğan’ın "bir adım geri atmadan" hangi hedefe ulaşmak istediği önem kazanıyor.