BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan dün partisinin Meclis Grup toplantısında harika dersler verdi. "Yargı bağımsız" dedi. "Milli İradeye saygı" talebinde bulundu. "Seçimden zaferle çıktıklarını" ileri sürdü. "Ekonomik krizin Türkiye’yi teğet geçtiği" yolundaki değerlendirmesinde ısrar etti. Ve "tüm yerel yönetimlere eşit davranma" vaadinde bulundu.
Daha da var ama, şimdilik bu kadarı yeter.
Başbakan Erdoğan’ı dinleyenler, "Galiba bir başka ülkeden söz ediyor" diye düşündülerse, haklıdırlar. Çünkü bugün "bağımsız" olduğunu ileri sürdüğü yargının "bağımsız olmadığını" -her fırsatta yazıyoruz- siz veya ben değil, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) 2001 yılından beri uyguladığı programı yazıyor. Hatta yazmakla kalmıyor aynen, "Yargıç tarafsızlığı ve bağımsızlığı tam olarak sağlanacak, yargıç güvenceleri korunacaktır" diyor.
Tayyip Erdoğan bu ülkede 2003 yılından beri Başbakan sıfatıyla sorumluluk taşıdığına göre 6 yılı aşkın zamandır parti programındaki taahhüdünü tutması mümkündü.
Merak ediyoruz 2003 yılından beri "yargıç tarafsızlığı ve bağımsızlığı" konusunda verdiği sözü tuttuğuna ilişkin bir tek -sadece bir tek- örnek gösterebilir mi?
Tam tersine yargı bugün yoğun şekilde siyasi baskı altındadır. Örnek mi istiyorsunuz?
Eski İstanbul Baro Başkanı Av.Turgut Kazan geçen gün VATAN Gazetesi’nde yayınlanan mülakatında söyledi:
Başbakan Erdoğan’ı, Abdullah Öcalan’dan söz ederken "Sayın" dediği için 3 kuruş tutarında tazminat ödemeye mahkum eden Kartal’daki mahkemenin yargıcı Sevgi Övüç hakkında derhal soruşturma açılmış. Göstermelik sebep "kararların geç yazılması" imiş. Oysa yargıç hanım mahkemenin "yazı işleri müdürünün olmadığını" önceden bakanlığa bildirmişmiş.
Başbakanı mahkum etmenin bedeli olduğunu göstermek baskı değil mi?
Peki ya dün herkesten "milli iradeye saygı" talep eden Erdoğan’ın aynı konuşmasında Kuzey Kıbrıs’taki seçimi kazanan Ulusal Birlik Partisi’ni tehdit edip, "Biz orada KKTC Cumhurbaşkanı’nın elini zayıflatacak herhangi bir adımın hiçbir zaman yanında olmayız, bunu da açıkça söyleyeyim" demesini hangi "milli iradeye saygı" kavramıyla açıklayacağız?
Son yerel seçim sonuçları konusunda "birilerinin yaptığı gibi rakamlar üzerinden cambazlık yapmayacağını" söyleyen Erdoğan’ın, "Elbette AK Parti (AKP) bu seçimden zaferle çıkmıştır. Bu seçimin birincisi AK Parti’dir" şeklindeki sözlerini esas alırsak, 28 Mart 2009 tarihinde yani seçimden sadece bir gün önce Star gazetesinde yayınlanan aşağıdaki habere ne diyeceğiz?
"Gazetecilerin seçimle ilgili sorularını da cevaplayan Erdoğan, ’Benim seçimlerle ilgili iki kıstasım var. Biri yerelle alakalı. 28 Mart’a (bir önceki yerel seçime) göre yerel değerlendirme yapacağız. Ona göre yüzde 42’nin üstünde olmamız lazım. İl Genel Meclisi seçiminde ise 22 Temmuz’u yani yüzde 47’yi baz alıyoruz. Bunların altı bizim için başarısızlık olarak kabul edilebilir’ diye konuştu."
Son seçimde AKP yüzde 38.7 oy aldığına göre Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, "birileri gibi rakamlar üzerinde cambazlık yaptığına" mı hükmetmemiz gerekecek, yapmadığına mı?
Ekonomik krizin teğet geçip geçmediğini siz de biliyorsunuz. Ona bakarak Başbakan Erdoğan’ın "yerel yönetimlere eşit davranıp davramacağını" da siz tahmin edin.