ŞİMDİ anlıyor musunuz 6 yıldır iktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP), "siyasi ahlak" konusunda neden bir tek adım atmadığını?
Eğer 8 Ocak 2009 günü Devlet Bakanı olan Egemen Bağış’ın 23 Ocak günü bir ticari şirkete ortak olması yetmediyse, Tunceli’ye bakın.
Tunceli Valisi Mustafa Yaman ile bu ilin 2900 nüfuslu Nazimiye İlçesi Kaymakamı Ramazan Seçilmiş’in şefkat dolu yürekleri, Nazimiye’deki seçmenlerin içinde bulunduğu yoksulluk nedeniyle birdenbire kan bağlamış.
O dayanılmaz acının etkisiyle hemen bir proje hazırlayıp üst makamlara sunmuşlar. Anlaşılan, "Bu ilçede yaşayan insanları bir nebze olsun insanca yaşama şansına kavuşturabilmemiz için onlara beyaz eşya (çamaşır veya bulaşık yıkama makinesi, buzdolabı, fırın vb.) hediye etmeyi düşünüyoruz" demişler.
Yüksek makamlar da (tahmin edeceğiniz gibi bu yüksek makamların Başbakanlıkla veya AKP’nin seçim işlerinden sorumlu yetkilileriyle hiç ilgisi yoktur) söz konusu projeyi onaylamışlar.
Ve... Bizlerin parasıyla yaşayan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı kasasından bu amaçla 5 milyon lira tahsis edilmiş.
O parayla alınan beyaz eşyanın 1 milyon 200 bin liralık bölümü Nazimiye’ye ulaşmış. Nitekim 120 fırın, 216 çamaşır makinesi, 100 bilgisayar, 108 bulaşık makinesi ile oturma grubunun bir kısmı dağıtılmış.
Ne güzel, ne şefkatli bir devletimiz var değil mi?
Tamam da... Bunlar eğer gerçekten "sosyal devlet" anlayışına göre yapılmış bir projeye dayalı olsaydı, hepimiz ciddiyetle "aferin" derdik.
Oysa -tuhaf bir tesadüf sonucu olsa gerek- Nazimiye İlçesi’nin, CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’naaday gösterdiği -ve AKP’de paniğe yol açan- CHP Meclis Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun memleketi olmak gibi bir özelliği var.
Meclis’teki AKP çoğunluğunun canını çok sıkan Tunceli bağımsız milletvekili Kamer Genç de Nazimiyeli imiş.
Keza sadece bir tesadüf olsa gerek, AKP ileri gelenlerinin -onlar arasında Genel Başkan Tayyip Erdoğan herhalde yoktur (?)- oradaki örgüte "Nazimiye Belediyesi’ni mutlaka alacaksınız" diye talimat verdiği söyleniyormuş.
Gördüğünüz gibi tam bir hokkabazlıkla karşı karşıyayız. Üstelik valiliği ve kaymakamlığı da ortak eden -yasada boşluk varsa ahlaki, yoksa yasal açıdan- tipik bir "seçim suçu" söz konusu.
Neden seçim suçu?
O günleri yaşayanlar bilir...
Demokrat Parti (DP) iktidarı 1954 ve 1957 seçim kampanyalarında kendi propagandasını devlet kesesinden yaptırmak için tüm iktisadi devlet teşebbüslerinin (Demiryolları, Havayolları, Toprak Mahsulleri Ofisi, Zirai Donatım Kurumu vs.) o yıllarda ne büyük atılımlar yaptığını anlatan afişler bastırtıp ülkenin her tarafına astırmıştı.
Böyle devlet kesesinden propaganda yapmanın ve seçim öncesinde seçmene hediye dağıtmanın suç sayılması 1961’de yürürlüğe giren Seçimlerin Temel Hükümleri hakkındaki yasanın 61’inci maddesiyle sağlanmıştı.
Şimdi belli ki yasada bir boşluk bulmuşlar. Onu kullanıyorlar ama çok da ayıp ediyorlar.