“Avrupa Konseyi üyesi ülkeler birbirinin vatandaşından vize istemezken sadece Türklerden isteniyor” dedik. Bunu o zamanki Federal Almanya Başbakanı Helmut Kohl başlatmış sonra diğer Avrupa Konseyi üyeleri de vatandaşlarımızdan vize istemeye başlamıştı. Nihayet o baraj delindi.
Gerisi kolay gelir. Gelir ama dikkat edin, Almanların 1981’de vize koşulu getirmesine yalandan olsun itiraz etmeyen Dışişleri Bakanlığımızın tutumu hálá değişmedi:
Mehmet Soysal ve Halil İbrahim Savatlı isimli iki TIR sürücüsünün Avrupa Birliği Adalet Divanı’ndan aldıkları kararı hálá duymuş değiller. O yüzden ne Alman hükümeti nezdinde bir teşebbüste bulunduklarına tanık oluyoruz ne de Avrupa Birliği’ne başvurup, "Kendi yargı organınızdan çıkan ve Türkiye’den bilim adamı, sanatçı, sporcularla,hizmet almaya gelenlerden vize istenmeyeceğine ilişkin kararı tüm Avrupa Birliği ülkelerinde uygulatın" dediklerini duyuyoruz.
Çünkü kendi vatandaşlarının haklarını korumak bizim diplomatların pek çoğuna ağır gelir.
Ama Mart 2009’da çıkan yargı kararını uygulayacağını Almanya nihayet resmen kabul etti. Şimdi sıra Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki yükümlülükleri belirleyen 1973 tarihli "Katma Protokol" altında imzası bulunanöteki ülkelere geldi. O nedenle -Bay Sarkozy’ye de ağır gelecek ama- Fransa’nın, Belçika’nın, Hollanda, Lüksemburg ve İtalya’nın da aynı şekilde bilim adamı, sanatçı, sporcularla "hizmet almaya" gelen Türklerden vize istemeye son vermeleri gerekecek.
Sadece orada kalmak da kanımızca yetersizdir.
Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın verdiği karar, bu 6 ülkeyi bağlar da ötekileri bağlamaz diyebilir misiniz?
Sıra, şu anda 27’yi bulan Avrupa Birliği üyesi ülkelerin hepsinin de "Türklerden vize isteme"ye son vermelerine gelecek.
Tabii Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti -özellikle de onun Dışişleri Bakanlığı- kendi vatandaşlarının haklarını önce Avrupa Birliği sonra da bu ülkeler nezdinde korumayı bilirse.
Aslında bildiğimiz yanlış değilse (emin konuşamıyoruz çünkü Dışişleri Bakanlığı’ndaki yetkililer telefona çıkmadı) "AB’ye üyelik müzakereleri başlayan" ülkelerin vatandaşlarına "vize" uygulanmadığı için Türk vatandaşları Ekim 2005’ten itibaren bu ülkelere vize almadan gidebilecekti ama hükümetimiz onu bile sağlayamadı.
Yeri gelmişken Ahmet Kalafat isimli bir okuyucumuzun bir süre önce gönderdiği bir e-mail sayesinde farkına vardığımız bir başka noktaya değinelim:
Kalafat, Gümrük Birliği’ne üye ülkelerin hizmetlere de eşit koşullarda ulaşma ve yararlanma hakkı olmasına rağmen, kendisi gibi Avrupa Birliği üyesi ülkelerin üniversitelerinde öğrenim gören Türklerden -örneğin İngiltere’de- 14 bin pound tutarında harç (Tuition Fee) alınırken AB üyesi ülke vatandaşlarından 3 bin pound alınmasına itiraz ediyor. "Hakkını arayacağını ve fazla ödemeyi geri almaya kararlı olduğunu" yazıyor.
Tavsiye ederiz, kendi hakkını kendisi arasın, bu bürokrasiye ve bu hükümete güvenmesin.