BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan hızını alamamış. Dün kendisine “Fahri Doktor” unvanı veren Karadeniz Teknik Üniversitesi’ndeki konuşmasında başta “Batılı” ülkeler olmak üzere önüne gelene -mutadı üzere- “giydirmiş”. “Bunun neresi yeni?” derseniz yanıt bulmakta zorlanırız. Ama bu defa “temel” bir konuya değindiği için önemli.
Temel konu, “Türkiye Batı’dan kopuyor mu?” sorusunun yanıtında yatıyor. Başbakan’a sorarsanız, “Türkiye’nin Batı’dan kopması, bir başka deyişle eksen değiştirmesi” söz konusu değildir. Bu “kara propaganda” ve bu iddiaların kaynağı “İsrail basını”dır. Keza “İsrail destekli uluslararası basın da aynı şeyi söylemektedir. (Çünkü) Talimatı aynı yerden almaktadır”lar. Dünya kamuoyunu etkileyecek güçteki medya organlarında İsrail’in değil ama “Yahudilerin” büyük çapta etkin olduğu doğrudur. Sonuçta İsrail bundan yararlanır. Ama Başbakan Erdoğan’ın dediği -veya zannettiği- gibi “Talimatı aynı yerden almak” gibi bir durum yoktur. O nedenle Başbakan Erdoğan, medya dünyasında onun zannettiği gibi bir “kışla nizamı” olmadığını ve olamayacağını artık öğrense iyi eder. Çünkü öyle söyleyene dış dünyada gülerler. Biz de Başbakanımıza gülüyorlar diye üzülürüz. Başbakan, “Türkiye’nin eksen değiştirmediğinin” kanıtı olarak “Avrupa Birliği’ne girmeyi hâlâ istediğimizi” söylüyor. Sadece o değil, hâlâ Batı dünyasının sayısız örgütünde üyeyiz. Bunlardan çekilmek gibi bir düşünceyi de ifade etmiş değiliz. Tamam da, hem öyleyiz hem de “Batı” dünyası ile palamarları çözmek istediğimizi düşündüren herşeyi yapıyoruz. Yanlış anlaşılmasın. Ne “İran’la ilişkilerimizin geliştirilmesi”nden söz ediyoruz, ne “Suriye ile ortak Bakanlar Kurulu toplantısı” düzenleyecek kadar yakınlaşmamızın “Batı ile kopma” anlamına geleceğini düşünüyoruz. Dahası “İsrail’in elindeki atom bombasına ses çıkarmayıp İran’ın atom bombası yapma hayali” yüzünden Batı’yı eleştirmesinin de doğru olduğunu kabul ediyoruz. Buna İsrail’in genelde Filistin, özelde Gazze halkına uyguladığı insanlıkla bağdaşmaz politikalara karşı çıkmasını da ekleyebiliriz. Keza Avrupa ülkelerinin AB’ye üyeliğimiz konusundaki dürüstlüğe aykırı tutumunu ne kadar ağır sözlerle yerin dibine batırsa yeridir, diyoruz. Ama bütün bunlar “çok boyutlu dış politika izlemek” sınırını aşar da el aleme, “Türkiye’de ne oluyor?” diye sordurtursanız elbet birileri “Türkiye Batı’dan kopuyor mu?” yorumunu yapar. Hadi hepsinden vazgeçelim. Bir Başbakan tutar Osmanlı’nın Arapları, “kavm-i necip” (temiz kavim) daha doğrusu “asil ırk” diye nitelediği gibi “Türk Arap’sız yaşayamaz; kim ki yaşar der, delidir/Arap’ın Türk, hem sağ gözüdür, hem sağ elidir” derse, o Başbakan’ın Türkiye’yi Batı’dan koparacağından haklı olarak kuşku duyulur. Bu sözlerdeki ilkellik ve ırkçı içerik bir yana, Türk’e çok çok “Arap’ın sağ gözü veya sağ eli” olma şerefini bahşeden anlayış Batılı bir Türkiye’ye yakışıyor mu?