Paylaş
Çünkü arkadaşımız Süleyman Demirkan, Kılıçdaroğlu’nun “Milletvekili arkadaşlarımdan rica edeceğim, ben grup salonuna girince ayağa kalkmalarına gerek yok” dediğini bildiriyor.
Bu çirkin âdetten vazgeçmesini Deniz Baykal’dan çok istemiş ama kabul ettirememiştik.
Kılıçdaroğlu, parti lideri konuşurken sanki ağzından bal damlıyormuş gibi, her çarpıcı cümle ardından lideri ayakta alkışlama “yalakalığına” da (bu kelime bize ait) son verilmesini rica edecekmiş.
Böylece milletvekillerine taşıdıkları sıfata uygun bir saygınlık kazandırma konusunda Kılıçdaroğlu’nun duyarlı ve kararlı olduğu izlenimini alıyoruz.
Ve “Darısı Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi’nin başına” demekten kendimizi alamıyoruz.
Gerçekten binlerce seçmenin oyu ile “milleti temsil etme” yetkisi verilmiş insanların, parti liderine şirin görünmekten başka hiçbir anlamı ve değeri olmayan bir jestle -sınıfa giren öğretmeni karşılayan öğrenciler gibi- topluca ayağa kalkmaları, liderin egosunu tatmin etse de hem parlamentonun hem de kendilerinin saygınlığını aşağı çekiyordu.
Kılıçdaroğlu’nun sözlerinden sadece bu tür “jest”lerle yetinmeyip partinin Meclis Grubu toplantılarına yeni -daha doğrusu eskisi gibi- işlevler kazandırmaya niyetli olduğunu anlıyoruz. Nitekim “Ben kısa konuşacağım” demiş. Orayı “Sadece Genel Başkan’ın söylevde bulunduğu platform olmaktan çıkarmak ve görüş alışverişinin yapıldığı demokratik bir zemin işlevine kavuşturmak”tan söz etmiş.
Gerçekten TBMM Grup Toplantıları, özellikle Adalet Partisi iktidarının 1970’li yıllarında dejenere edilmeden önce, demokrasimize ciddi katkıda bulunurdu.
Hatta tek parti döneminde (1923-1946 arasında) bile Meclis Grubu, hükümetin veya tek tek bakanların hesap verdikleri, gereğinde “güvensizlik oyu” ile düşürüldükleri platformlardı. Örneğin Ali Fethi (Okyar) kabinesi Mart 1925’te, Adnan Menderes kabinesi Kasım 1955’te “Meclis Grubu” kararıyla düşürülmüştü.
Keza Meclis Grubu o partinin Meclis’te izleyeceği politikaların önceden tartışıldığı ve karara bağlandığı organlardı.
O yüzden grup toplantısı gizli (kapalı) yapılır yani içeriye grup üyesi milletvekilleri dışında hiç kimse kabul edilmezdi.
Öyle bir ortamda milletvekilleri özgürce konuşurlar, parti Genel Merkezi’ni veya Grup Yönetimi’ni acımasızca hırpalarlardı. Yani toplantı son yıllarda gördüğümüz gibi parti liderinin vaaz verdiği -daha doğrusu sadece kendisini tatmin etmeye yarayan uzun konuşmalar yaptığı- tatsız tuzsuz bir okul müsameresine benzemezdi.
İşte o yüzden Kılıçdaroğlu’nun CHP Meclis Grubu’na kazandırmayı düşündüğü “yeni” işlevin aynı zamanda “eski” işlev anlamına gelebileceğini söyledik. Dileriz yapar ve öteki partilere de örnek olurlar.
Paylaş