GEORGE W.Bush yani bundan 50 gün sonra tüm dünyanın "nihayet gitti" demeyi beklediği adam, Beyaz Saray’daki son günlerinde bir vicdan muhasebesi yapma zorunluğu hissetmiş olmalı ki, kız kardeşine, "50 milyon kişiyi özgürlüğe kavuşturan ve barışı gerçekleştiren başkan olarak bilinmek istiyorum" demiş.
Demek ki bir insanın Beyaz Saray gibi, dünyanın en güçlü iktidar merkezinde 8 yıl geçirmiş olması da idrak düzeyini yükseltmeye yetmiyor.
Yetseydi özgürlüğe kavuşturduğu bir tek kişiden bile söz etmek mümkün değilken "50 milyon kişi"den söz etmezdi.
G.W.Bush eğer hak, hukuk dinlemeden girdiği Irak’ta ölümüne sebep olduğu sivillerden söz ediyorsa, biz güvence verelim:
Onların sayısı en çok 1 milyon gösteriliyor.
Neyse ki, Sudan’ın Darfur bölgesindeki katliamları önlemek için kılını dahi kımıldatmaması yüzünden ölen 300 bin sivili de ilave etsek, 50 milyonu bulmaz.
Oysa insanların terör, açlık, sefalet, hastalık yüzünden Darfur’da binlerle, on binlerle ölüp gitmesini önlemenin tüm maliyeti, Başkan Bush’un bir Amerikan şirketini kurtarmak için ayırdığı kaynağın belki 10’da, belki de 100’de biri kadardı.
Pek yüksek manevi değerlere sahip olduğunu ileri süren ve "Washington’a bir değerler dizisiyle geldim ve de onlarla ayrılıyorum" diyen G.W.Bush bunun tam tersini yaparak herkesi yanılttığını fark etmiyor mu?
Bunu dahi fark edemeyen bir insan 8 yıl boyunca tüm dünyanın kaderine hükmedecek bir noktada bulunduğu için ne büyük bir badire atlatmış olduğumuz anlaşılmıyor mu?
Kız kardeşine sekiz senede başarabildiği tek ve somut şey olarak "ilkokul öğrencileri arasındaki eğitim farklılığını ortadan kaldırmak için atılan adımları" göstermiş.
Keşke ondan daha önemli bir başarısını da zikretseydi:
Sekiz senede ABD ekonomisini iflas noktasına getirebilmek az bir şey mi?
Böylesine büyük bir beceriksizlik "başarı"dan başka bir nitelemeyle anlatılabilir mi?
Ya ABD’nin "hukukun üstünlüğü" gibi, "insan hakları" gibi değerleri hiçe sayan itibarsız ve sevimsiz bir devlet haline gelmesindeki payı?
George W.Bush, kardeşine bir de "Siyasetçilere tavsiyem, kamuoyu önünde inanç konusunda dikkatli olmalarıdır. Siyasetçiler, din temelinde önyargılı olmamalılar. Benim inandığım gibi inanmıyorsan kötüsün düşüncesi doğru değil" demiş.
Başka dinlere hoşgörülü olan insan 11 Eylül 2001 felaketi üzerine verdiği ilk demeçte, teröre "Haçlı zihniyetiyle" karşı koyacaklarını, yani öteki dinlerle mücadele edeceklerini söyler mi?
Irak’a sonra geliriz mi demiştik?
Saddam Hüseyin kötüydü ama onu devirmek için iftiraya, yalana sığınmak Saddam’ın yaptıklarından daha ahlaklı bir tutum değildi.
Irak petrollerine el koymak için tüm dünyayı aldatmak, Bush’un hangi ahlaki değerlerinin gereği idi. Ayrılırken bari onu söylese de öğrenseydik.