BU iş giderek, karşılıklı yapılan bir "şantaj dengesi" üzerine oturacak gibi görünüyor ama, sebep ne olursa olsun, "kirli çamaşırların ortaya dökülmesinin" bizce yararı var:
Çankaya’nın CHP’li Belediye Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Eryılmaz’ın ses kaydı ile ortaya çıkan skandaldan söz ediyoruz.
Haber önce "yandaş medya" tarafından yayınlandı:
Muzaffer Eryılmaz konuştuğu kişiye, belediyeden ihale kazanan firmalardan nasıl para aldıklarını, imara açılacak arsalar için oylamaya katılan Belediye Meclisi üyelerini ikna etmek için nasıl rüşvet vermek zorunda kaldıklarını, Belediye Meclisi üyelerinin nasıl "iş takipçiliği" yaptıklarını anlatıyor, onları "doymak bilmeyen yamyamlar" diye tanımlıyordu.
Şu sözler de ona ait:
"Adamlar imar komisyonunda her geçen dosyanın üzerine atlıyor. Her Belediye Meclisi Üyesi sabah geliyor, ’Ben bugün ne götürürüm’ diyor. Her gün her birinin koltuğunda bir dosya, müdürlüğe gidiyor. Oradan belki benimle de bir telefonla konuşuyor. Veya benim yanıma geliyor, bir giriyor odaya, çıkıyor. Giriyor yanıma, işte dışarı çıkıyor, ’Tamam işini hallettim’ diyor. ’Şu kadar ver’ diyor. (...)"
Öteki sözlerini yazmıyoruz ama onların yukarıda aktardığımızdan daha iyi olduğunu sanmayın.
Bu haberin ilk yayınlandığı günlerde Başkan Muzaffer Yılmaz artık duymaktan gına getirdiğimiz yola başvurdu:
"Tertip... Komplo... Montaj" gibi laflar geveledi. Sonra, "Ben onları 4 sene önce söylemiştim" dedi. Ama sonunda, "Evet o konuşmadaki ses bana ait"e kadar geldi.
Böylece pek çok belediyede yaşananın Çankaya’da da aynen var olduğunu öğrendik.
Sözün burasında belirtelim:
CHP Genel Merkezi bu konuda parti yönünden soruşturma başlatmış. Başkanın ve Belediye Meclisinin CHP’li üyelerinin ifadeleri alınacak ve disiplin yönünden gereken yapılacakmış.
CHP’nin bu konularda eskiden (1950 öncesinde) çok titiz olduğunu biliriz. Sonraki yıllarda özellikle 1978’den sonra o titizliğini kaybettiğinin de farkındayız. Ama yine de o eski duyarlığın tazelendiğini görmenin memnuniyet verici olduğunu söylüyoruz.
Ama yetmez!
CHP Genel Merkezi bize kalırsa -bu konuşmada savcılığı harekete geçirecek unsurlar olduğu takdirde- gecikmeden konuyu adalete de taşımalıdır.
Yolsuzluk ve benzeri yasadışı işler konusunda Adalet ve Kalkınma Partisi ile CHP arasındaki farkı ortaya koymanın en doğru ve somut yolu budur.
Dahası... Böyle bir çıkış, siyasilerimizin istiyor görünüp de sıra gerçekleştirmeye gelince parmaklarını dahi oynatmaya yanaşmadıkları "siyasi ahlak yasası çıkarma" konusunda CHP’nin yeni bir hamle yaptığı anlamına gelir.
CHP böylece belki de, "yanlışı" değil "doğruyu" korumanın daha doğru olduğunu AKP’ye öğretmiş olur. Bakarsınız tüm belediyelerdeki yolsuzluklara karşı önlemler alınır.
Doğrusu umutlu değiliz ama insan ne de olsa iyi olanı istiyor.