YAYIN hayatına başlayalı beri izlediği “Silahlı Kuvvetler’i yıpratmak temel görevimizdir” çizgisini dikkate alınca insanın inanası gelmiyor.
Ama Taraf isimli gazetenin “AKP ve (Fethullah) Gülen’i Bitirme Planı” başlıklı haberini okuyunca, “Yalan da doğru da olsa bu olayın üstüne gitmek herkesin görevidir” demekten insan kendini alamıyor.
Habere göre Dursun Çiçek isimli birDeniz Piyade Kurmay Albayı, Nisan 2009 tarihinde, Genelkurmay Harekat Dairesi Başkanlığı için bir "Eylem Planı" hazırlamış.
Plan diye sunulan bilgiye göre, hem hükümet hem de "Fethullah Gülen Hareketi" aleyhine çeşitli tertipler yapılacakmış. Örneğin masum insanların evine silah konacak, sonra bulunacakmış. Yani yasadışı eylemler yapılacakmış. Amaç "Türkiye’de laik rejimin yıkılmak istendiği" izlenimi yaratmakmış.
Kaç kere yazdık... Türkiye’de laik rejimi yıkmak isteyenler sistemli bir çalışma içindedir. Buna karşı yasal yollardan mücadele etmek de başta Başbakan olmak üzere herkesin görevidir.
Ama "irticai gelişmelere" karşı yapılması gereken ne Genelkurmay’da ne de başka bir kamu kurumunda "iftiraya, tertibe dayalı bir eylem planı hazırlamak"tır. Onun yolu, -aynen irtica misyonerlerinin yaptığı gibi- tek tek bütün insanlarımıza "özgür ve çağdaş bir insan olmanın yolunun laikliği korumaktan geçtiğini" anlatmak ve öğretmektir.
"Taraf"ın haberi bize Çevir Bir ve Erol Özkasnak döneminin meşhur "Andıç" olayını anımsattı:
Bu sütunu okuyanlar anımsarlar... Genelkurmay kaynaklı bir habere göre PKK’lı Şemdin Sakık’ınyakalanması ardından verdiği ilk ifadede "Bazı gazetecilerin Abdullah Öcalan’dan para aldığı ve işbirliği yaptığını söylediği" ileri sürülmüştü. Biz de, aramızda bu tıynette kim varsa ortaya çıksın diye -sonraları çok tartışılan- "Alçakları Tanıyalım" başlıklı bir yazı yazmıştık.
Meğer Sakık’ın ifadesinde böyle bir suçlama yokmuş. O tamamen Genelkurmay’da hazırlanan Andıç dedikleri bir "Eylem Planı"nın gereği olarak medyaya yutturulan, uydurma bir bilgi imiş. Amaç da Öcalan’la işbirliği yaptığı ileri sürülen gazetecileri işten kovdurup susturmakmış.
Nitekim bazı meslektaşlarımız Genelkurmay’ın baskısıyla o zaman işlerinden oldular. Sonra gerçek yani Sakık’ın kimseyi suçlamadığı ortaya çıktı. Biz de gereksiz yere "Alçakları Tanıyalım" diye yazdığımız için mahcup olduk. Hem o arkadaşlardan hem de kamuoyundan özür diledik. Tabii bizi ve kamuoyunu aldatanlara da lanet okuduk.
Şimdi aynı şeyi yaşıyorsak, bu yeni belgeyi hazırlayana da yazık olsun, ona böyle bir görev veren varsa ona da...
Ama devlet hayatında "yazık olsun" demek gibi bir yaptırım yoktur. Onun gereği, ya "Bu Genelkurmay’a atılmış bir iftiradır" demek -diyebilmek- sonra da hesabını sormaktır.
Veya "Haber doğrudur. Yasalara aykırı görev vermek de o görevi yapmak da suç teşkil ettiği için şu şu isimli ilgililer hakkında şu yasal işlem yapılmıştır" demektir.
Bundan bir kelime eksik ifade, örneğin "konunun tüm yönleriyle incelenmesi maksadıyla soruşturma başlatıldığı" yolundaki beyan "ilgilileri" rahatlatmaya yeter ama kamuoyunu değil.