TÜRKİYE'yi resmen ziyaret eden son Yunan Başbakanı'nın, bugünkü Başbakan Kostas Karamanlis'in amcası Konstantin Karamanlis olduğunu Türk basını çok vurguladı.
O ziyaret üzerinden 49 yıl geçmiş.
İkisi de "barış"tan, "dostluk"tan dem vuran iki komşu ülke hesabına çok ayıp doğrusu.
Ayıbı söylerken, bunda kimin daha çok payı olduğunu da tarafsız bir anlayışla ifade etmek lazım:
Bu ayıbın yüzde 90'ı Yunanistan'a, daha doğrusu oradaki politikacılara aittir.
Sebebi de, Türkiye'yi ve Türk halkını kendisine düşman sanan -aslında kendi iç dünyasındaki düşmanca duyguları yansıtan- Yunanlı politikacıların yıllarca ve ısrarla sürdürdüğü "Türk düşmanlığı" sömürüsüdür.
Bu sömürü Makarios ve Grivas'ın 1955'ten sonra Kıbrıs'ta açığa çıkardıkları "Türk düşmanlığı" kampanyasından güç almış, Yunanistan'ın 1960'lı yıllardaki Başbakanı Yorgo Papandreu (dede) tarafından benimsenmiş, Albaylar Cuntası'nın Makarios'u devirip Kıbrıs'a el koyma teşebbüsüyle zirveye ulaşmış, Andreas Papandreu'nun (oğul) başbakanlığı zamanında ise iyice çığırından çıkmıştır.
Türk ve Yunan halklarının káh iç içe yaşadıkları, káh kanlı bıçaklı oldukları dönemlerden bugüne geldikleri herkesin bildiği bir şeydir. Türk ulusunun kendi bağımsızlığı için Yunan ordularına karşı savaşmak zorunda kaldığı da çok eskilerde kalmış bir tarih olayı değildir.
Buna rağmen Türk halkı ve Türkiye'deki politikacılar açısından "Yunan düşmanlığı" diye bir mesele yoktur.
Taa ki Türkiye'yi hálá kendi hayallerinin Yunanistan'ı içinde gören bir fanatik ortaya çıkmasın.
Ne yazık ki bunların sayısı Yunanistan'da hálá hayli yüksektir. Bunlar İstanbul'a "İstanbul" demeye bile razı olamazlar. Onlar için "İstanbul" hálá Constantinopolis'tir.
Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis'in dün Büyük Atatürk'ün manevi huzurunda saygı duruşunda bulunduktan sonra şeref defterine yazdığı:
"Atatürk, Venizelos ile birlikte, geçmişteki çatışma ve trajedilerin, iki halkın çıkarına olan daha iyi bir geleceği barış ve işbirliği içinde kurma gayretlerine engel teşkil etmesine izin vermeyen siyasi cesarete, iradeye ve vizyona sahiptiler" şeklindeki yazıyı okuyunca, içimizden "Vah vah!" demek geçti.
Bu kadar kuru, bu kadar ürkek bir yazı, bu kadar bir şey demeden bir şey demiş gibi davranma hali Kostas Karamanlis'e hiç yakışmadı.
Demek Yorgo Papandreu'nun (torun) dedesine ve babasına rağmen "Türk-Yunan dostluğu gereklidir, önemlidir" politikasını benimsemesinden de ders almamış. Kendi amcasının iki ülke ilişkilerini geliştirmeye verdiği önemin de farkına varamamış. O yüzden olacak, içtenlik içeren, ufuk açan, cesaret isteyen bir şey söylemekten kaçınmış.
Bu ziyaretle ilgili asıl değerlendirmemizi Karamanlis'in ziyareti bitip sonuçları ortaya çıkıncaya kadar erteleyeceğiz. Ama ilk izlenimler değişmeyecekse, keşke bir 49 sene daha bekleseydi diyeceğiz.